ATMOSFERDEKİ BÜYÜK DENGE
Müminin en önemli özelliklerinden biri; kalp gözünün açık olması ve basiret sahibi olmasıdır. Etrafındaki mucizelerin farkındadır. Allah (c.c) 'ın ayetlerine karşı içli bir hayranlık ve şükür içerisindedir. Sahip olduğu bu şuurlu bakış, ona kuvvetli bir iman kazandırır ve Rabbine yakınlaşmasına vesile olur. İnanan ve basiretle bakan bir göz, göklerde ve yerde yaratılmış olan ayetleri hemen farkeder ve bunların yaratılış hikmetleri üzerine derin derin tefekkür eder. İnanmayan bir insan ise onlardaki mucizeyi göremez; tüm iman hakikatlerine sırtını dönüp gider. Kur'an-ı Kerim'de bu durum şöyle açıklanmaktadır: "Göklerde ve yerde nice ayetler vardır ki, üzerinden geçerler de, ona sırtlarını dönüp giderler" (Yusuf Sures, sf. 105)
Gerçek bir mümin, Yusuf Suresi'nin 105. ayetinde anlatılan bu duruma düşmez ve hikmetle yaratılmış olan tüm nimetleri zikreder. Zira Rabbimizin yarattığı mükemmel olayları anlatmak, Üstad'ın da belirttiği gibi kulluğun bir gereğidir.
"İşte insan, şu kainata geldikten sonra 'iki cihet ile ubudiyeti vardır.' Bir ciheti, gaibane bir surette bir ubudiyeti, bir tefekkürü var. Diğeri, hazırane, muhataba suretinde bir ubudiyeti, bir münacaatı var.
Birinci vecih şudur ki: Kainatta görünen saltanat-ı rububiyeti, itaatkarane tasdik edip kemalatına ve mehasinine hayretkarane nezaretidir.
Sonra, Esma-i Kudsiyye-i ilahiyyenin nukuşlarından ibaret olan bedi' san'atları, birbirinin nazarı ibretlerine gösterip dellallık ve ilancılıktır...
Sonra, kalem-i kudretin mektubatı hükmünde olan mevcudat sahifelerini, arz ve sema yapraklarını mütaala edip hayretkarane tefekkürüdür..."(Sözler, 306)
Üstad'ın da söylediği gibi, bir müminin hayretle ve derin tefekkürle düşünmesi gereken kainattan bir örnek de, her gün soluduğumuz çevremizi kuşatmış olan atmosferdir. İnsanlığın var olduğu andan itibaren muhattab olduğu atmosferin gerçekleşmesi için gerekli olan şartları incelediğimizde, Üstad'ın da dediği gibi "Esma-i Kudsiyye-i ilahiyyenin nukuşlarından ibaret olan bedi sanatlardan" bir kısmını görebiliriz;
Dünya yüzeyi belirli bir sıcaklıkta, devamlı ve ılımlı ölçüler içinde kalmalıdır; bunun sağlanabilmesi için de:
-Dünya güneşe belli bir uzaklıkta olmalıdır. Çünkü bu uzaklık dünyaya ulaşan ısı enerjisinin miktarında rol oynayacaktır. Hesaplara göre dünyaya ulaşan güneş enerjisindeki %13'lük bir azalma yeryüzünün 1000 m. kalınlığında bir buzul tabakasıyla örtülmesiyle sonuçlanır, enerjinin biraz artması ile tüm varlıklar kavrularak ölür.
-Dünyanın dönüş hızı gerekenden daha az olsaydı, bu sefer dünyadan kaçış hızları azalan gaz molekülleri, yerçekiminin etkisiyle toprak tarafından emilerek yok olacaktı. Günlük hayatta insanın aklına gelmeyen bu bilgi, insanın normal hayatını sürdürebilmesi için Rabbi tarafından ona verilen bir nimettir.
Oluşan ısının dağılmasını engelleyen bir tabakaya ihtiyaç vardır:
Dünyanın ısı kaybının özellikle geceleri önlenmesi gerekir. Onun için de atmosferde ısı yansımasını engelleyen karbondioksit gazı bulunmaktadır. Bu gaz, yeryüzünü adeta bir yorgan gibi örterek ısının uzaya dağılıp yok olmasını engeller.
Bir kaç özelliğini sayabildiğim atmosferin mükemmel yaratılışı da diğer iman hakikatleri gibi iman edenlerin tefekkürünü arttırır. Dolayısıyla, hergün soluduğumuz ancak genellikle farkında bile olmadığımız hava insanın şükretmesi için bir sebeptir.
Güncel Yorumlar
Error loading feed.
Adnan Oktar'ın En Son Röportajları
Error loading feed.