FOSİLLER EVRİMİ YALANLIYOR
Bilindiği gibi evrim teorisi yeryüzündeki canlılığın, milyonlarca yıl süren bir dönem içerisinde, kademe kademe ve rastantılar sonucunda oluştuğunu iddia eder. Bu iddiaya göre, önceleri var olmuş bir canlı türü, zamanla bir başka türe dönüşmüştür.
Evrimciler bu iddialarını ispatlamak için 150 yıldır yoğun ve hummalı araştırmalar yapmaktadırlar. Ancak birbuçuk asırdır, hiçbir iddialarına bilimin hiçbir alanında delil bulamamışlardır. Tüm bulgular, evrimcilerin umudunun aksine yeryüzünün ve tüm kainatın üstün bir Yaratıcı güç tarafından yaratıldıklarını göstermektedir. Bugün bu bilimsel bulgulardan sadece birini sizlere aktarmak istiyorum.
Evrimcilere göre, bir türün kökeni diğer bir türdür. Bunun anlamı şudur, tesadüflerle oluşan ilk ilkel canlıdan karmaşık olana doğru, yine tesadüflerle, mutasyonlarla ve doğal seleksiyonla geçişler olmuş ve sonuçta çeşitli canlı türleri oluşmuştur. Bunun doğal sonucu olarak, bir canlı türünden diğerine geçerken, iki canlı arasında geçişi sağlayan ve "ara geçiş formu" olarak adlandırılan bazı garip canlıların yaşamış olması gerekmektedir. Örneğin balıktan sürüngene geçişi sağlayan milyonlarca ara geçiş formu olmalıdır. Ve bu hayvanların yarı yüzgeç yarı ayak, yarım akciğer gibi bazı yarım organlarının bulunması gerekir. Elbetteki bu ucube yaratıkların fosil kayıtlarında da mutlaka bulunması gerekir.
Çünkü bir canlıdan diğerine geçiş evrimcilerin iddialarına göre milyonlarca yıl sürmüştür ve bu sürede arada yüzbinlerce tür ve bu türlere ait trilyonlarca hayvan yaşamış olmalıdır. Eğer evrim teorisi doğru olsaydı, fosil kayıtları evrimi kanıtlamak için yeterli olurdu. Ancak bugüne kadar yapılan araştırmalarda bir tek ara geçiş formu fosili dahi bulunamamıştır. Dolayısıyla sadece fosil kayıtları dahi evrimin hiçbir zaman yaşanmadığını göstermek için yeterli bir delildir. Darwin'in kendisi dahi evrimin bu "fosil çıkmazı"nın farkındaydı ve Türlerin Kökeni isimli kitabının 134. Sayfasında bu endişesini şöyle dile getirmişti;
"Eğer gerçekten türler öbür türlerden yavaş gelişmelerle türemişse, neden sayısız ara geçiş formuna rastlamıyoruz? Neden bütün doğa bir karmaşa halinde değil de, tam olarak tanımlanmış ve yerli yerinde?
Sayısız ara geçiş formu olmalı, fakat niçin yeryüzünün sayılamayacak kadar çok katmanında gömülü olarak bulamıyoruz… Niçin her jeolojik yapı ve her tabaka böyle bağlantılarla dolu değil? Jeoloji iyi derecelendirilmiş bir süreç ortaya çıkarmamaktadır ve belki de bu benim teorime karşı ileri sürülecek en büyük itiraz olacaktır."
Ve gerçekten de bunları yazdıktan yaklaşık 150 yıl sonra, Darwin'in endişelerinde haklı olduğu ortaya çıkmıştır. Peki fosil kayıtları bilime neyi göstermektedir? Bulunan fosillerin tamamı tam olarak gelişmiş canlılara aittir. Ayrıca 20. yüzyılda bilimin son olarak elde ettiği bulgular, evrimcilerin beklediklerinin aksine yeryüzündeki canlı hayatın "birdenbire" ortaya çıktığını göstermektedir. Bu bulguların elde edildiği yer ise, 500 milyon yıl yaşında olduğu iddia edilen bir yeryüzü tabakasıdır. Bilim adamlarının canlılığın birdenbire ve bugünkü halleriyle eksiksiz olarak ortaya çıktığını tasdik ettikleri bu yeryüzü tabakası "kambriyen devri"ne ait olan tabakadır.
Bu devre ait tabakalarda bulunan canlılar, fosil kayıtlarında birdenbire belirirler. Yani evrimcilerin iddia ettikleri gibi bu canlıların daha önce yaşamış olan hiçbir ataları yoktur. Kambriyen kayalıklarında bulunan fosiller, omurgasız canlılara aittir. Bunlar, salyangozlar, trilobitler (soyu tükenmiş bir omurgasız türü), denizanaları, süngerler, solucanlar, yüzücü kabuklular, deniz kirpileri, deniz zambakları ve diğer omurgasızlardan ibarettir. Son derece kompleks yapılara sahip olan bu geniş canlı mozayiği, aniden ortaya çıkmıştır ki bu aniden ortaya çıkış jeolojik literatürde, "Kambriyen Patlaması" olarak zikredilir.
Bu durum kuşkusuz, canlıların tek bir ilkel atadan türeyerek gelmediklerini, aksine herbirinin en mükemmel halleriyle aniden ortaya çıktıklarını göstermektedir. Bu da evrimi tamamen çürüten ve canlıların son halleriyle yaratıldıklarını gösteren delillerden biridir.
Evrimcilerin popüler yayınlarından biri olan Earth Science dergisinin editörü Richard Monestarsky, evrimcileri büyük bir çıkmaza sürükleyen Kambriyen Patlaması hakkında şu sözleri söylemektedir:
"Bugün görmekte olduğumuz oldukça kompleks hayvan formları aniden ortaya çıkmışlardır. Bu an, Kambriyen Devrin tam başına rastlar ki, denizlerin ve yeryüzünün ilk kompleks yaratıklarla dolması bu evrimsel patlamayla başlamıştır. Günümüzde dünyanın her yanına yayılmış olan hayvan filumları (takımları) erken Kambriyen Devir'de zaten vardırlar ve yine bugün olduğu gibi birbirlerinden çok farklıdırlar."
Kambriyen tabakasında bulunan canlı fosillerinin dışındaki fosillerde canlıların son halleriyle yaratıldıklarını, hiçbir canlının diğer bir canlının atası olmadığını göstermektedir. Sözgelimi deniz yıldızı 400 milyon yıldır aynı deniz yıldızıdır. Vatos 75 milyon yıldır aynı vatostur. Yengeç 150 milyon yıldır aynı yengeçtir. Yusufçuk 135 milyon yıldır aynı yusufçuktur ve örümcek 100 milyon yıldır aynı örümcektir. Hiçbiri milyonlarca yıldır başka bir türe dönüşmemiştir ve bugünkü halleriyle aynı yapıda fosil kayıtlarında belirmişlerdir.
Fosil kayıtları bizlere, canlıların evrimleştiğini değil, bir anda ve en mükemmel halde ortaya çıktıklarını gšstermektedir. Yani tüm canlılar evrimleşmemiş, "yaratılmışlardır".
Fosiller, yaratılışın milyonlarca delilinden yalnızca biridir. Aklına ve vicdanına başvurarak düşünen her insan Allah'ın yaratmasının delillerini her yerde görebilir, mevcut hiçbir varlığın tesadüflerle, zaman içinde, kendi kendine oluşamayacak kadar karmaşık, kusursuz olduğunu anlar. Doğanın kendi kendine canlılığı oluşturmayacağını, zaten kendisinin de ancak yaratılarak varolabileceğini kolaylıkla kavrayabilir. Aklını ve vicdanını kendimize örnek aldığımız Bediüzzaman yaratılış için şöyle diyor;
"Tabiat bir sanat-ı İlahiyedir, sani olamaz. Bir kitab-ı Rabbanidir, katip olamaz. Bir nakıştır, nakkaş olamaz. Bir defterdir, defterdar olamaz. Bir kanundur, kudret olamaz. Bir mistardır, masdar olmaz. Bir kabildir, münfail olur, fail olmaz. Bir nizamdır, nazım olamaz. Bir şeriat-ı fıtriyedir, şari' olamaz. (Lem'alar, sf. 178)
Kainattaki canlı ve cansız herşey Cenab-ı Allah'ın "Ol" emriyle varolmuştur. Bu ancak akıl ve vicdan sahibi kişilerin kavrayabileceği bir gerçektir.
"Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir." (Bakara Suresi, 117)