KANDİL BÖCEĞİ
Sani Zülcelal, en güzel isimlerin en mükemmel yaratılışla yerde gökte ve bu ikisinin arasındakilerde tecelli buldurmuş. "Bari" yani herşeyin aza ve cihasını birbirine uygun yaratan sıfatı ile de yarattıklarını birer mucize niteliğinde süslemiş. Bizde çok büyük hayranlık ve heyecan uyandıran bu İsm-i Azam tecellileri, müminleri vaadolunan cennet güzelliklerinin de birer habercisidir.
Kuyruklarında yanıp sönen yemyeşil parlak ışıklarıyla kandil böcekleri de bu miyarlarca mucizevi tecelliden yalnızca bir tanesidir. Bu böcekler ateş böcekleriyle aynı familyadan olup, renkleri sarımsı gri ile kahverengi arasındadır. Karınlarının ucunda çok küçük iki ışık üretme organı ve kanatları vardır, bunları da kanat kabukları örter. Boyutları ise son derece küçüktür; erkek 1,25 cm. dişi ise bundan biraz daha uzundur. Kandil böceklerinin en belirgin hatta olağandışı özelliği, kuyruk bölümlerinden 2 cm. lik bir böcekten beklenmeyecek güç ve parlaklıkta yeşil bir ışık yaymalarıdır.
Bu böcekler gündüzleri çatlak ve yarıkların içinde saklanırlar. Karanlık bastıktan sonra dişi kandil böceği yüksekteki bir yaprağa tırmanarak tepe üstü durur ve böylece ışıklı gövde ucunun iyicie görünmesini sağlar. Burada ilk düşünülmesi gereken, gündüz saklanması ve gece de dışarı çıkaması gerektiğini ne yolla anladığıdır. Kendi gözleriyle göremeyeceği ışık saçan karın altı bölümlerinin tepe üstü durduğunda daha iyi görüneceğini de kendi kendine hesaplayamayacağına göre tüm bunları ona ilham eden ve yaptıran Cenab-ı Allah'tır.
Bir insanın gerekli araçlar olmaksızın, salt kendi vücuduyla asla üretemeyeceği ışığı , küçük varlıklar karınlarındaki şeritler sayesinde hiçbir efor sarfetmeksizin üretirler. Işık saçan şeritler tam gövde ucunda bulunur ve bunların altında beyazımsı saydam olmayan bir tabaka vardır. Bu tabaka yalnızca vücudun ışığı emmesini önlemekle kalmaz, aynı zamanda ışığı yansıtmaya yarar. Böylece ışıktan tam olarak yararlanılır.
Kandil böceğinin gövdesi de bu olağanüstü işi en iyi sekilde gerçekleştirecek yapıda varedilmiştir. Bu böcek ışık üretme yetisi olmaksızın, Cenab-ı Allah'ın can verdiği bir varlık olarak ta zaten başlı başına bir mücizedir. Fakat Rabbimiz inanaların imanları artsın ve O'nun kudretini hakkıyla takdir edebilsinler diye bu küçücük böceği ışık sistemiyle dontamıştır. Bu ışık uygun koşullarda ve tabii geceleyin 90 m. kadar uzaktan rahatlıkla görülebilir. Bir el fenerinin ışığı bile 90 m.'den dikkat vererek seçilirken, 1,5 cm.'lik bir böceğin gövdesinin uç kısmındaki ışık kolaylıkla görülebilmektedir. Bunun, herşeyin hükümdarı ve istisnasız olarak dilediği herşeyi dilediği şeklide yaratan Yüce Allah'ın izninden başkasıyla olamayacağı açıktır.
Gözlemler sonucunda, daha larva halindeki kandil böceğinin rahatsız edildiğinde düşmanını korkutup kaçırmak için ışık çıkardığı saptanmıştır. Yavru böceklerin kendilerini savunmak için yaktıkları yeşil ışık erginlerinkinden daha yoğundur. Kısa süreli aralıklarla yanıp sönen bu ışık, çalıların arasından bile rahatça seçilebilir.
Kandil böceğinin rızkını nasıl bulduğuna gelince, larvalar salyangozla beslenir. Küçük kandil böceği salyangozu bıraktığı izinden takip ederek bulur. İçleri boş, kıvrık olan çenelerini yumuşakçaya saplayarak yarı zehirli, yarı sindirici bir sıvı akıtır. Bu sıvı, avın dokusunu önceden sindirilmiş hale sokar. Yavru böceğin besinini yiyebileceği ve henüz gelişmemeiş organlarından rahatça sindirebeliceği şekle getirebilmesi, onu yaratan Rabbinin rahmetinin sonsuz delillerindendir. Ayrıca, larvalar besin aldıktan sonra, vücutlarının arka alt bölümünden beyaz renkte süngerimsi bir uzuv çıkarır ve bununla yemek sırasında başına ve sırtına bulaşan besinleri temizler. Boyu sadece 6 mm. olan larvaların, salyangozları kendilerine uygun besin haline getirebilecekleri sistemleri, erginlerinin karanlık bastırdıktan sonra yaprakların en ucuna çıkıp ışıkları iyice görünsün diye tepe üstü durmaları ve yemekten sonra kendilerini temizlemeleri gibi hayranlık ve heyecan uyandıran çok sayıdaki olaylarından yalnızca birkaçıdır. Yüce Rabbimizin bahşettiği akıl ve imanla heran O'nun tecellilerini görüp üzerinde tefekkür etmemiz bizlerin en başta gelen vazifelerimizdendir.