GÖZ ALICI RENKLERİYLE MERCANLAR
İnsanın hiç ihtiyaç duymayacağını düşündüğü, hatta varlığından bile haberi olmadığı şeyleri tanıması, Allah'ın yarattığı detayların ne kadar fazla ve insanın kendi kabiliyetlerinin de ne kadar yetersiz olduğunu görebilmesi içindir. Bizler bunun farkına daha fazla vardıkça, içinde yaşadığımız ahenk'i daha iyi anlayabiliyoruz. İhtiyacını hissedipte farkedemediğimiz ama yaratılmış olan herşey, aslında bizlere hayati gerçeklerin yakinen gösterilmesidir. Allah'ın isteğiyle, etrafımızda herhangi bir ayrıntı olmayabileceği gibi, bizim algılama yeteneğimizin kısıtlı olabilmesi ihtimali, verilen bu nimetin ne kadar büyük olduğunun yeterli bir göstergesidir. Örneğin denizlerdeki mercanın kırmızı rengi, Cenab-ı Allah'ın bizlere verdiği çok özel bir güzelliktir. Etrafımızda oluşan bir süstür. Nimetin büyüklüğünü hatırlatmak için Yüce Allah, deniz altında ince bir güzellik yaratmış ve diğerleri gibi, bunu da başlı başına üstünlüğüne delil kılmıştır.
İnsanın hiç ihtiyaç duymayacağını düşündüğü, hatta varlığından bile haberi olmadığı şeyleri tanıması, Allah'ın yarattığı detayların ne kadar fazla ve insanın kendi kabiliyetlerinin de ne kadar yetersiz olduğunu görebilmesi içindir. Bizler bunun farkına daha fazla vardıkça, içinde yaşadığımız ahenk'i daha iyi anlayabiliyoruz. İhtiyacını hissedipte farkedemediğimiz ama yaratılmış olan herşey, aslında bizlere hayati gerçeklerin yakinen gösterilmesidir. Allah'ın isteğiyle, etrafımızda herhangi bir ayrıntı olmayabileceği gibi, bizim algılama yeteneğimizin kısıtlı olabilmesi ihtimali, verilen bu nimetin ne kadar büyük olduğunun yeterli bir göstergesidir. Örneğin denizlerdeki mercanın kırmızı rengi, Cenab-ı Allah'ın bizlere verdiği çok özel bir güzelliktir. Etrafımızda oluşan bir süstür. Nimetin büyüklüğünü hatırlatmak için Yüce Allah, deniz altında ince bir güzellik yaratmış ve diğerleri gibi, bunu da başlı başına üstünlüğüne delil kılmıştır.
Mercanlar, denizlerde kayalık yerlerde yaşayan kalker iskeletli hayvanlardır. İskeletin üzeri yumuşak bir doku ile kaplıdır. Gözalıcı kırmızı rengi veren de iskeletidir. Mercanlar eşeyli üreme yöntemiyle ürerler, üzerlerinden kopan parçalar da dalgaların hareketiyle farklı yerlere yerleşirler. Kopan parçalar, kendilerine, mekan ve sıcaklık açısından en uygun yerde tutunur kalır. Mercan parçacıklarının tutundukları yer artık koloninin başlangıcıdır. Koloninin yaşlı üyeleri zaman geçtikçe ölür ve geriye iskeletleri kalır. İskelet yüzeyde biriken kalker tabakasıyla büyür. Bu şekilde okyanuslarda su yüzüne kadar yükselen kayalar meydana getirebilirler. Bütün bunlar ilk bakışta herhangi bir bilimsel gerçeğin anlatımı gibi geliyor. Ancak tüm bu anlattıklarımı özetlediğimizde, yaratılan herşey gibi, bir mercanın varlığının da kolayca alışılabilecek türden birşey olmadığını daha rahat anlayabiliriz. Asıl manzara şudur; mercan canlı kırmızı bir iskeletin üzerinde oluşuyor, üzerindeki oldukça yumuşak ve ipliksi madde yıllarca tuzlu suyun içinde kalmasına rağmen çürümüyor, kopmuyor, bağlı olduğu yerden kolay kolay ayrılmıyor, hatta bulunduğu yerde hareket edebiliyor. Daha sonra mercan, üremesi gerektiğini anlıyor, bunun için yumuşak bir parçacığını gönderiyor. Bu parçacık kendisine berrak, temiz, az tuzlu, 20oC sıcaklıkta ve yaklaşık 40m derinliğinde bir bölge buluyor. Burada tutunduğu bir yerde üremeye başlayıp yeni bir nesil üretiyor. Onlara özelliklerini veren kırmızı renk, iskeletlerinden meydana geliyor ve zamanın geçmesine, suyun aşındırma etkisine aldırmadan, bu kalıntılar birikerek, tepecikleri ve koskoca denizlerin tabanını oluşturabiliyorlar. Burada akla şu soru geliyor; bütün bu anlatılanlara rağmen, bu teferruatlı işleri gerçekleştirenin, hala bir 'hayvan' olduğunu iddia edebilir miyiz? Bunları, herkesin kabul edeceği bir gerçek olarak, ne bilimle ne de mantık kanunları dahilinde bir hayvanın başardığını şüphesiz kimse iddia edemez.Mercanlar, genellikle Pasifik ve Hint okyanuslarında ve seyrek olarak da Atlas okyanusunda bulunurlar. Allah, bizlerden bu kadar uzak, uçsuz bucaksız okyanuslarda bu derece tefferruatlı ve Allah'ın izniyle kendi başına üreyip kendi başına bir kavim yaratabilen bir güzellik varetmiştir. Onlar kendi yaşamları için en uygun ortamı Allah'ın ilhamıyla seçmişlerdir. Yaşamaları için gerekli olan sıcaklığı, derinliği ve yeter derecede tuzlu, temiz ve oksijenli suyu kendi varlığından bile haberi olmayan bu canlıların seçtiğini iddia etmek kuşkusuz mantığa uymayacaktır. Cenab-ı Allah, hiç bilmediğimiz bir yerde doğadaki en canlı renk olarak bilinen kırmızı bir detay yaratmıştır. Etraftaki renkler bu kadar büyük bir nimetken ve Allah her yandan bütün bu güzellikleri yayıp sunmuşken, anlattığımız bu güzelliği bir tesadüf olarak kabul etmek mantıkdışı bir anlayıştan başka birşey değildir. Allah, tüm bunların yanı sıra, mercanlar vasıtasıyla insanlara fayda olarak bir güzellik sunmuştur. Haberimizin dahi olmadığı bir yerde bir nimet yaratmış ve bunu da insanların hizmetine vermiştir. Anlatılan teknik özellikler ne olursa olsun, yaratılan her ayrıntıyı, belli mantık örgüleri içinde kabullenmek ve kendi başına varolabileceği ihtimalini vermek, tarafsız bir bakış açısıyla bakan her kişi için tutarsız bir iddiadan başka birşey değildir. Bu nedenle biz inananların, bu nimetin zevkini alarak, yaratılıştaki kusursuzluğun delillerini her gün daha fazla yaşıyor olmamız Allah'ın lütfundan başka birşey değildir.