AKASYALARIN ÜZERİNDE BARINAN GİZLİ KORUYUCULAR -2
Afrika'nın sıcak ve nemli tropik bölgelerinde, yabani sarmaşıklarla mücadele vermeye çalışan ekvator bitkilerinin arasında büyük bir karınca kolonisiyle birlikte yaşayan akasyalar, bu toprakların en gösterişli ağaçlarından biridir.
Afrika akasyalarının her özelliği, adeta üzerine yerleşen bu koloniyi rahat ettirmek için özel olarak tasarlanmış gibidir. Bu ağaç üzerinde misafir ettiği binlerce karıncayı bütün sene, gövdesinde özel olarak ürettiği şekerli ve oldukça lezzetli bir nektarla besler. Akasyanın parlak turuncu boncukları andıran meyveleri de, koloniyi oluşturacak olan larvalar için özel bir besin değerine sahiptir ve yavrular bu meyveleri yiyerek gelişirler. Gövdesinde bulunan sivri dikenler ise, mükemmel bir karınca barınağıdır. Üstelik binlerce karıncayı içinde barındırabilecek kadar çok sayıda ve büyüklüktedirler. Afrika akasyasının bütün bu özelliklerinin farkında olan karıncalar, yağmur ormanlarının içindeki yüzlerce ağacın arasından yerleşmek için her seferinde bu gösterişli ağaçları seçer ve burada son derece konforlu bir hayat sürerler.
Afrika karıncalarının bu mucizevi yaşamını inceleyen araştırmacılar, akasyayla koloni arasındaki işbirliğinin sadece bu kadarla kalmadığını ve karıncaların kendilerine sunulan özel imkanlara son derece ilginç bir şekilde karşılık verdiklerini görmüşlerdir. Kraliçe karıncanın yumurtalarını bıraktığı dikenin içinde, kısa sürede büyüyüp gelişen larvalar, hergün belirli zamanlarda dalların üzerindeki bu küçük yuvadan dışarı çıkarak kendilerini misafir eden akasyanın dört bir yanına dağılmaya başlarlar. Barınaklarından teker teker çıkmaya başlayan koloni üyeleri düzenli olarak gerçekleştirdikleri bu gezide, akasyanın tepe kısmından başlayarak en aşağılara kadar iner ve ağacın üzerinde kontrol etmedikleri en ufak bir yer bile bırakmazlar. Ancak burada şaşırtıcı olan, kendilerine besin toplamak için ağacın dört bir yanına dağıldıkları zannedilen karıncaların, parlak turuncu meyvelere yada nektar akıtan dallara yönelmek yerine çok daha farklı bir faaliyet içine girmeleridir. Afrika akasyaları, büyük bir hızla gelişerek ormandaki bir çok ağaç ve bitkiyi kısa sürede çevreleyen zararlı sarmaşıkların, oldukça fazla olduğu tropikal bölgelerde yaşarlar. Kısa sürede ormanın içine yayılan bu sarmaşıklar ve yabani otlar, birçok bitki için yaşamı zorlaştırdığı halde akasyaların üzerinde fazla barınamaz, hatta çoğu zaman yanına bile yaklaşamazlar.
Birbirlerine karışmış uzun dalları ve yabani otlarla kaplanmış gövdeleriyle birçok ağaç, yağmur ormanlarının bu dev sarmaşıkları ile mücadele edememişlerdir. Ancak turuncu renkli meyveleriyle oldukça zarif bir görünüme sahip olan akasyalar, kendilerini koruyan büyük karınca kolonisi sayesinde bu konuda hiç bir zorluk çekmez ve yabani bitkilerin vereceği zararlardan kurtulmayı başarırlar. Afrika akasyalarının diğer bitkiler için oldukça tehlikeli durumlar yaratan bu zorluğun üstünden nasıl geldiği araştırıldığında, üzerlerinde yaşayan karınca kolonisinin de neden hergün yuvalarından ayrılarak ağacın her köşesini kontrol ettiği açığa çıkmış oldu.
Akasyanın kendisine ikram ettiği besinler ve sunduğu sağlam barınaklar karşılığında karıncaların, bu ağaçları etraftan gelen her türlü tehlikeye karşı korudukları görülmüştür. Sayısı binlere varan karınca kolonisinin hergün düzenli olarak dallardaki yuvalarından ayrılıp ağacı boydan boya gezmesinin sebebi, kendilerine karşı oldukça cömert olan akasyaları herhangi bir tehlikeye karşı koruyabilmek ve olası bir saldırıda hemen savunmaya geçebilmektir. Nitekim karıncalar, yuvalarından çıkıp ağacın üzerine dağılarak yaptıkları bu teftişler sırasında direkt olarak, topraktan gövdeye tırmanmaya çalışan yabani otlara yönelir ve bunları kemirip parçalamaya başlayarak kısa sürede akasyanın üzerinden kopmasını sağlarlar. Bu şekilde ağacın gövdesine dolanmaya çalışan hertürlü zararlı sarmaşık ve bitkiyi tek tek temizleyen karıncalar, etraftaki ağaçların da dallarını akasyaya doğru uzatmasına asla müsade etmez, hatta buna daha da hayret verici bir savunma ile karşılık verirler. Komşu bir ağaç dalının akasyaya doğru uzanarak onun güneşini engellediğini gören koloni üyeleri, hiç vakit kaybetmeden buraya yönelir ve teker teker, engel oluşturan dalın üzerine doğru geçmeye başlarlar. Burada birikmeye başlayan koloni üyeleri, komşu ağacın başka yerlerine dağılmak yerine, kısa sürede bu dalın dalın etrafını çevrelerler. Araştırmacıların büyük bir şaşkınlıkla izlediği bu tavrın sebebi, ancak karıncaların komşu ağacın üzerinde yaptıkları ortak faaliyet görüldüğünde öğrenilebilmiştir. Akasyaya değen dalın yaprak ve tomurcuklarının üzerine akın eden karıncalar, dala hayat veren bu bölgeleri büyük bir gayretle kemirip kesmiş ve ağacın güneşini engelleyen kısımların kuruyup ölmesini sağlamışlardır. Böylece yaşayabilmek için güneş ışığına ihtiyacı olan akasyalar, komşu ağaçların bu ışığı engellemesine fırsat tanımayan karıncalar sayesinde oldukça sağlıklı bir hayat sürerler. Üzerinde barındıkları ve nektarından beslendikleri ağacı, sadece gövdesine değen dallara ve sarmaşıklara karşı korumakla kalmayan koloni üyeleri, akasyanın etrafındaki toprakları da verimli tutmaya gayret eder ve burada herhangi bir yabani bitki yetişmesine izin vermezler. Ağacın köklerinin yakınlarında herhangi bir bitkinin yetiştiğini gördüklerinde hemen ağaçtan aşağıya iner ve bitkiyi çiğneyip parçalayarak akasyanın etrafındaki toprakların temiz kalmasını sağlarlar. Böylece ağacın çevresini ve gövdesini tertemiz tutan karıncalar, Afrika akasyalarından kendilerine yapılan ikramın karşılığını fazlasıyla vermiş olurlar.
Ancak tropikal bölgelerin en gösterişli ağaçlarından biri olan akasyalar için tehlike oluşturanlar, sadece yabani sarmaşıklar değildir. Bunun dışında ağacın yapraklarına ve gövdesinden salgılanan şekerli nektara meraklı olan birçok zararlı böcek de, akasyanın en büyük düşmanlarındandır. Çünkü bu böcekler, üzerine tırmanıp yuva yaptıkları ağaçların yapraklarını ve gövdelerini kısa sürede parçalayarak bitkilerin kurumalarına sebep olurlar. Ancak akasyayı korumakla görevli karınca kolonisi, bu duruma da göz yummaz ve ağacın üzerinde ona zarar verebilecek en ufak bir canlıya izin vermeyecek şekilde oldukça titiz bir çalışma içine girerler. Ağacın üzerinde yaptıkları her teftişte yabani otları ve sarmaşıkları temizleyen koloni üyeleri, aynı zamanda gördükleri her yabancı böceği öldürüp ağaçtan uzaklaştırarak akasyaların bu durumdan zarar görmesine de engel olurlar.
Karıncaların bu mucizevi tavırları sonucunda son derece sağlıklı yaşayan akasya ağacının, üzerine yerleşerek kendisini koruyan bir karınca kolonisi olmadığı takdirde kısa sürede zayıf düştüğü ve çoğu zaman da bir süre sonra öldüğü görülmüştür. Bu nedenle akasya ağaçlarının uzun müddet sağlıklı bir hayat sürmesi, böylesine güçlü bir menfaat birliği kurduğu karıncaların koskocaman ormanın içerisinden kendisini bularak üzerine yerleşmelerine bağlıdır.
Bütün bunları açığa çıkarabilmek için uzun dönem bu bölgelerde araştırma yapan bilim adamları, karıncaların toplu olarak gerçekleştirdikleri bu tavırlarda cevap bulamadıkları birçok noktayla karşılaşmışlardır. Boyu bir santimetreyi geçmeyen bu canlılar, üzerlerinde yaşadıkları akasyaları korumak için son derece hayret verici bir plan takip ederler. Sayıları oldukça kalabalık olan bu karıncalar ağacın üzerine dağıldıklarında, gövdenin üzerine dolanan yabani otları tek tek seçerek sadece onları kemirirler. Ancak akasyanın gövdesine yapışan zararlı sarmaşıkları tek tek kemirip parçalarken, ağaca en ufak bir zarar bile vermezler. Bu şekilde akasyaları akıl almaz bir titizlikle koruyan karıncaların, üzerinde yaşadıkları ağacın yabani otlardan zarar görebileceğini ve onları böyle bir zarardan kurtarmanın en akılcı yolunun da bu otların birer birer temizlenmesi olduğunu nasıl düşünebildiklerini araştırmacılar açıklayamamışlardır. Çünkü normal koşullarda böylesine küçük bir canlının yabani otlarla, ağacın yaprağı ya da gövdesi arasındaki farkı ayırt edememesi, birisini kemirip paramparça ederken diğerini de parçalaması ve böylesine akılcı bir ayırım yapamaması gerekirdi. Üstelik büyük bir gayretle akasyaları temizlemeye çalışan karıncaların sayısı, sadece bir iki tane değildir. Binlerce karınca sanki tek bir yerden emir almışcasına ve tenbihlenmişcesine sadece yabani otlara zarar verir ve kısa sürede paramparça edebilecekleri akasya ağacına en ufak bir zarar vermezler.
Bu karıncaların besin toplamak ve depolamak yerine günün belirli vakitlerinde kendilerine hiçbir fayda getirmediği halde akasyanın etrafındaki yabani bitkileri parçalamakla uğraşmaları ve bunu aralarında sessiz bir anlaşma varmışcasına el birliği ile toplu olarak gerçekleştirmeleri bilim adamalarının hayranlıkla takip ettikleri ve hiçbir açıklama getirmedikleri büyük bir yaradılış delilidir. Bu nedenle araştırmalardan elde edilen hiç bir sonucun bu canlıların kendi aklı ya da kendi zekasıyla açıklanamayacağını bilen bilim adamları, onları vareden, yönlendiren ve yaşatan tek bir yaratıcının varlığını, O'nun sonsuz aklını ve sonsuz gücünü kabullenmek durumunda kalmışlardır.