İNSAN İÇİN ÖZEL YARATILAN DÜNYA - 2
Güneşten oldukça uzak olan diğer gezegenlere; Jüpiter, Uranüs, Satürn, Neptün ve Plüton gezgenlerinin ortamlarına bakıldığında bunların ne Dünya ile ne Merkür, ne Venüs ve ne Mars ile bir benzerliğinin olmadığı görülmektedir.
Jüpiter ve Satürn dünyanın on katı kadar büyük olmalarına rağmen dünyanın 2,5 katı gibi şaşırtıcı bir hızla dönerler. Jüpiter atmosferik basıncı son derece yüksek olan ve herhangi bir canlının yaşamına imkan vermeyecek bir yüzey sıcaklığına sahip olan bir gezegendir. Yapılan araştırmalar, bilim adamlarının son derece ilgisini çeken ve 300 yılı aşkın bir süredir Jüpiter'de gözlemlenen kırmızı lekenin, 28.000 km uzunluğunda ve 14.000 km genişliğinde olan dev bir kasırga olduğunu göstermiştir. Nitekim Jüpiter gezegeninde de diğerleri gibi canlı izine rastlamanın imkansız olduğu, yapılan araştırmalar sonucunda açıkça ortaya çıkmıştır.
Satürn gezegeninde bir yaşam umudu arayan bilim adamları ise buradan da eli boş dönmek zorunda kalmışlardır. Yapılan araştırmalarda bu gezegenin uydusu olan Titan'da karbon bulunduğunu ortaya çıkaran bilim adamları, burada canlılığın varolması konusunda büyük bir ümide kapılmışlardı. Ne var ki buradaki sıcaklık konusunda bilgiler ele geçirildiğinde, Titan'da da canlığın olmayacağı anlaşıldı. Çünkü buradaki sıcaklık -178 dereceydi ve burası tamamen buzullarla kaplıydı. Atmosferindeki basınç ise dünyanın tam 10 katı kadardı.
Yine gezegenimizin en yakınında bulunan Ay Allah'ın dileyip yarattığı şartlar olmadan canlılığın asla var olamayacağını açıkça ortaya koyan bir gezegendir. Öyle ki yüzeyi meteor sağanaklarından delik deşik halde olan ayda ne hava, ne su, ne de atmosfer tabakası vardır. Atmosfer tabakası olmadığı için uzaydan gelen meteorlar, hiçbir dirençle karşılaşmadan ayın yüzeyine hızla çarpmaktadırlar. Bu meteorların iri olanları ayın yüzeyinde çarpmanın etkisiyle metrelerce derinlikte çukurlar meydana getirirler. Aynı zamanda bu meteorlar, ayın derin katmanlarından kopan sivri kayalarla irili ufaklı madde yığınlarını da yukarı doğru hızla fırlatmaktadır. Ayrıca bu gezegenin yüzeyinde 50 km. yüksekliğe kadar varabilen kalın, gri renkli lavlar fışkırmaktadır. Geceleri camdan dışarı baktığımızda parlak ışığı ile insanın ruhuna zevk veren ay, yakından görüldüğünde aslında insanın hiç de yaşamak istemeyeceği, bir o kadar da çekineceği bir görünümdedir. Sıcaklık, güneşin tam tepede olduğu sırada +135 dereceye erişirken, geceleri -170 dereceye kadar düşer. Kuşkusuz Ay da diğerleri gibi derin bir sessizliğin hakim olduğu ve hiçbir canlının yaşayamadığı ve asla yaşayamayacağı bir yer olarak uzay boşluğundaki yerini almaktadır.
Bir insan, gezegenler arasında bir yolculuk yapsa karşılaşacağı manzaralar, kimisinde cehennem ateşini andıran +475 dereceye varan sıcaklıklar, kimisinde zifiri bir karanlık, havasız ve susuz bir ortam, bir diğerinde asla yaşanılmayacak kadar dondurucu soğuklar, kimisinde de fırtınalar ve volkanlar olacaktır. Aynı insan dünyanın varlığından daha önce haberdar olmasa ve bu gezegenler arasında dolaşırken birdendire bunlardan bir tanesinde; her katı ayrı bir işle görevlendirilmiş son derece sistemli bir yapıya sahip olan atmosferin çevrelediği, güneşe olan uzaklığının çok ince bir dengede ve tam olarak olması gereken uzaklıkta olduğu, ay ile arasındaki mesafenin de tam olarak ayarlandığı oksijen miktarının yaşam için olması gereken orandan, ne biraz fazla ne de biraz eksik olduğu, toprağının, suyunun, toprağın içindeki minerallerin, havadaki ısının tek tek canlılık için gereken ayarlarda ayarlanmış bulunduğu, üzeri yeşilliklerle kaplı, canlılık için gereken ürünlerin yer yüzeyini kaplayan toprak üzerinde çeşit çeşit yetiştiği, dört ayrı mevsimin oluşabileceği sabit bir açıyla eğilmiş olarak güneşin karşısında duran ve milyonlarca ayrıntıya sahip olmasına rağmen bu ayrıntıların hiç birinde tek bir kusur bile bulunmayan bir gezegen ile karşılaşsa...
Kapkara bir boşluğun içinde; apaydınlık, masmavi bulutlarla örtülü, ışıklı, ılık, yeşillikli, diğer gezegenlere kıyasla rüzgarların, fırtınaların çok nadir olarak meydana geldiği, uzayın hiçbir yerine benzemeyen ve sahip olduğu tüm özelliklerin, canlılığın var olması için kusursuz bir oranlamayla biraraya gelmiş olduğu bir gezegen.
Bunların hepsine gözleriyle şahit olan bu kişiye, uzayın ortasında ilerleyen bu gezegenin herşeyinin tesadüfler sonucu biraraya geldiği, milimetrik mesafelerin, sıcaklıkların, oksijen, kabondioksit miktarının, dağların, denizlerin, 27 derece 23 dakikalık sabit bir eğimin, suyun, toprağın, yüzey şekillerinin, gidiş hızının, uydusunun, atmosferinin, atmosferin ışığı geçirgenliğinin, ard arda belirli bir görev dağılımıyla biraraya gelen atmosfer ve yer katmanlarının kısacası herşeyinin tesadüfler sonucu oluştuğu söylenebilir mi?
Bu insanın bizzat kendi gözleriyle gördüğü bu keskin farklılığın ve dünya üzerindeki canlıların tam yapısına uygun olarak var olan yaşam koşullarının hiçbir tesadüfe dayanmadığı çok açıktır. Tüm bu koşullar tümüyle tek bir mutlak Güç tarafından bilinçli olarak yaratılmışlardır.
Kuşkusuz böylesine mükemmel bir yaratılışa sahip olan böyle bir gezegenle karşılaşmak bu kişiyi büyük bir hayrete düşürecektir. Çünkü herbirinin üzeri korkunç manzaralarla dolu olan ve üzerlerinde birbirinden ürkütücü boşluklar taşıyan milyarlarca gökcismi ve yıldızın arasından, yaşam için özel olarak hazırlandığı çok belli olan bir gezegenle karşılaşmıştır. Karşılaştığı bu gezegende yaşam, milimetrik hesaplarla ve milyarlarca ince detayın hassas dengelerle bir araya gelmesiyle mümkün olmuştur. Bu gerçekten çok olağanüstü bir durumdur. Ve bunun da ötesinde daha da hayret verici olan bu gezegende canlılığın sadece başlaması değil devamı için de bir çok şartın biraraya gelmiş olmasıdır. Aynı ortamdaki diğer gezegenlerde, bu şartların 1-2 tanesi bile biraraya gelemezken, neden bu gezegende gerekli şartların milyarlarcası birbirini bulup aynı yerde biraraya gelmeye karar vermişlerdir. Ve biraraya gelirken de hangi oranlarda biraraya geleceklerini biliyorlarmışcasına, ne bir eksik ne bir fazla olmamak üzere tümü bulunması gereken oranda var olmuşlardır. Böyle bir ortamın tesadüfen oluştuğu iddiasına inanmak; akıl ve mantık sahibi bir insan için asla kabul edilemiyecek bir durumdur. Dünyanın her noktasına hakim olan muazzam düzen yaratılmış olmanın delilidir. Diğer gezegenlerdeki kaos ise yine Rabbimizin izniyle varolan şartlardan en ufak birinin dahi olmaması durumunda her şeyin nasıl değişeceğini göstermek için büyük bir hikmetle yaratılmıştır.