EN BÜYÜK MUCİZELERDEN BİRİ; İNSANIN YARATILIŞI
Nokta büyüklüğünde bir hücrenin bölünmesiyle oluşumu başlayan bedenimiz, ikinci evresinde embriyo denilen bir et parçasına dönüşür. Sonra kemiklerimiz, damarlarımız, kalbimiz, derimiz, gözümüz, kulağımız ve iç organlarımız oluşur. Bir müddet sonra, vücudumuzu oluşturan hücrelerin sayısı 100 trilyonu geçer ve bu et parçası, gören, işiten, hisseden, düşünen insanlar halini alır.
Anlatırken, kolaylıkla sıralanabilen bu gelişim, herşeyin tek sahibi olan Cenab-ı Allah'ın yarattığı sayısız mucizevi olayın sonucunda oluşmaktadır. Rabbimizin yaratmasındaki kusursuzluk, herşeyde olduğu gibi tek bir hücrede de bütün kudretiyle görülmektedir.
Bölünerek çoğalan hücreler, her biri çok büyük mucize teşkil eden organlarla bezenmiş bir beden meydana getirirler. Bu işlemin gerçekleşmesi için ilk başta hücrenin kendi kopyasını oluşturması gerekir ve bu kopyalar da sıraları gelince bölünüp benzer kopyalar üretirler. Eğer hücreler bu şekilde bölünmeye devam etselerdi, aynı hücreden milyonlarca kopya oluşurdu. Bu da, birbirinden tamamen farklı görevleri olan organların oluşmasını imkansız kılardı ve ortaya sürekli büyüyen bir et parçası çıkardı.
Allah-u Teala'nın anne vücudunda gerçekleştirdiği bu yaratılış, düşünüldüğünden çok daha karmaşık ve mucizevidir. Bölünme süreci devam ederken birbenbire hücrelerin bazıları diğerlerinden farklılaşmaya ve tümüyle değişik bir yapı kazanmaya başlar. Bu hücrelerin sahip olduğu genetik bilgi aynıdır. Aradaki tek fark ürettikleri proteinlerdir. Farklı proteini üreten iki hücre, yapı olarak da değişkenleşir. Zamanla farklılaşan bu hücreler ayrı ayrı dokuları ve organ sistemelerini meydana getirirler.
Örneğin % 99'u sudan oluşan peltemsi bir madde olan gözle dikey vaziyetteyken kilolarca ağırlığı taşıyabilen uyluk kemiği tek bir hücreden farklılaşarak oluşmuştur. Hücre, vücudumuzun, yapısı birbirinden tamamiyle farklı olan bu iki parçasını, ayrı ayrı vazifelerle oluşturabilecek muazzam bir bilgi ve beceriye sahiptir.
Hiç şüphe yok ki, tüm bu yaratılış evreleri, ilim ve akılın tek sahibi olan Cenab- ı Allah'ın varlığını ortaya koymaktadır. Rabbimizin emri ile her hücre kendisine ilham edilen görevi yerine getirmektedir. Böylece Cenab-ı Allah'ın dilemesi ile tek bir hücre, çoğalmış, farklılaşıp sayısız ayrı faaliyeti üstlenen organları oluşturmuş ve nihai olarak da mükemmel bir beden meydana gelmiştir.
"Ki seni yarattı, 'sana bir düzen içinde biçim verdi' ve seni bir itidal üzere kıldı. Dilediği bir surette seni tertib etti." (İnfitar Suresi, 7-8)
Yaratılan bedene ruhundan üfleyen, ona can veren bu ruh sahibi canlının ecelini belirleyen ve ölümünden sonra onu tekrar diriltecek olan da yine Alemlerin Rabbi olan Allah'tır.
"İnsan, 'kendi başına ve sorumsuz' bırakılacağını mı sanıyor? Kendisi, akıtılan meniden bir damla su değil miydi? Sonra bir alak (embriyo) oldu, derken (Allah, onu) yarattı ve bir 'düzen içinde biçim verdi.' Böylece ondan, erkek ve dişi olmak üzere çift kıldı. (Öyleyse Allah,) Ölüleri diriltmeye güç yetiren değil midir?" (Kıyamet Suresi, 36-40)