DARWİN'İ EVRİM TEORİSİ'NDEN SOĞUTAN BİR MUCİZE; GÖZ - 1
"Darwin Kuramı" adlı kitabının 108. Sayfasında Charles Darwin, gözün ardarda gelen tesadüfler sonucu oluşamayacağını şöyle açıklar:
"Gözün odağını farklı uzaklıklara uydurması, içeri bırakılacak ışık tutarını ayarlaması, küresel ve renksel sapmayı düzeltmesi gibi eşsiz düzenlenişlerin hepsinin doğal seçmeyle oluşabileceğini düşünmenin pek saçma göründüğünü açık yürekle itiraf ederim."
Darwin'in "aşırı yetkin ve karmaşık bir organ" olarak tarif ettiği gözün olağanüstü mekanizması, herşeyin tesadüfen oluştuğunu iddia eden Darwin'i bu itirafı yapmaya itmiştir. Nitekim gözün yapısı ve sahip olduğu işlevleri incelendiğinde, Darwin'in bu itirafı daha da iyi anlaşılır.
Göz, birbirinden farklı pek çok organelden oluşmuş, son derece karmaşık yapıya sahip olan bir organdır. Bu öylesine mucizevi bir sistemdir ki, sözkonusu organellerden birinin dahi olmaması, gözün görememesine sebep olmaktadır. Bu da elbetteki evrim teorisi açısından büyük bir açmazdır. Çünkü bilindiği gibi evrim teorisi, bütün organların zaman içinde yavaş yavaş gelişmelerle evrimleşerek oluştuğunu öne sürmektedir. Ancak göz (diğer pekçok organ gibi), bütün organellerinin "aynı anda" eksiksiz ve kusursuz olmasıyla işlevine başlayabilmektedir. Bir başka deyişle gözde göz yaşı, kornea, retina, göz kasları, iris, göz merceği ve göz bebeği gibi daha pek çok doku ve organeller mevcuttur. Bunlardan yalnızca bir tanesinin örneğin göz yaşının salgılanmaması durumunda göz kuruyacak ve kısa sürede kör olacaktır. Ya da göz merceği göz bebeğinden sonra oluşmuş olsa, yine bu durumda göz, görme işlevini yerine getiremeyecektir. Bu da, evrim sürecinin hiç bir zaman yaşanmadığının büyük bir kanıtıdır.
Nitekim evrimciler bu bilimsel gerçekler karşısında, gözyaşı bezleri olmadan gözün milyonlarca yıl nasıl dayandığı sorusuna hiçbir zaman açıklayamamaktadırlar. Bu nedenledir ki Darwin daha en başından; "gözleri düşünmek beni bu teoriden soğuttu" diyerek teorisi ile ilgili olan endişelerini açık yüreklilikle dile getirmiştir.
Göz, hayret uyandıracak kadar geniş kapsamlı işlevlerin meydana geldiği bir organdır. Görme olayının nasıl gerçekleştiği ise başlı başına büyük bir mucizedir. Göze gelen ışıklar sırasıyla korneadan, gözbebeğinden ve ardından da mercekten geçer. Saydam tabakanın üst yüzeyi ve mercek, göze gelen bu ışınları kırar ve görüntüyü ters çevrildikten sonra bunu retinaya ulaştırır. Gözdeki ışığa duyarlı hücreler olan reseptörler, koni ve çubuklar ise, ışığı elektrik impulslarına çevirerek bunu sinir uçlarına yollarlar. Ancak retinadan gelen görüntü, orjinaline göre başaşağı durumda ve aynı zamanda da ters taraftadır. İşte bu noktada beyin devreye girer ve yeniden yorum yaparak görüntünün düz olmasını sağlar. Bu impulslar beyne nesnenin çeşidi, büyüklüğü, rengi, uzaklığı hakkında haber götürürler ve tüm bu dizi işlemler "saniyenin onda biri" kadarlık bir sürede gerçekleşir.
Görme olayı gerçekleşirken bir saniyede meydana gelen işlem sayısı şu an dünya üzerinde mevcut olan hiç bir bilgisayarın yapamayacağı kadar yüksektir. Bunu rakamla ifade edecek olursak, gözde bir saniyede yaklaşık 100 milyar işlem yapılmaktadır. Bu kadar hızlı olmasının yanısıra görmenin en şaşırtıcı ve mucizevi yanı ise ağ tabakaya düşen ters görüntünün beynin optik merkezinde düzeltilmesidir. Kaldı ki elektrik sinyallerinden oluşan bir mesajı beynin nasıl olup da tam tersi bir şekilde yorumladığı hala cevaplanamamış bir sorudur.
Her iki gözden gelen sinyaller, bakılan cisme ait olan tüm özellikleri içerir. Beyin, elde edilen bu görüntüleri, tek bir görüntü halinde birleştirir. Nesnenin biçimini ve bulunduğu yeri ayırdeder ve nasıl bir şekle sahip olduğunu saptar. Gözlerden gelen elektrik sinyalleri, beynin arka kabuğunda bulunan görme alanına ulaşır. Burası, yaklaşık 2,5 mm. kalınlığında ve birkaç santim genişliğindeki bir merkezdir ve altı tabaka halinde yaklaşık yüz milyon sinir hücresi içermektedir. Gözlerden gelen uyarı öncelikle dördüncü tabakaya gelir ve burada geniş çaplı analiz edildikten sonra merkezin diğer tabakalarına dağılır. Nitekim gözdeki bu merkezde bulunan her bir sinir hücresi, bin kadar sinir hücresinden uyarı alır ve yine bin kadar sinir hücresine uyarı gönderir.
Kuşkusuz görme olayının bu derece ayrıntılı ve olağanüstü özelliklere sahip olarak yaratılmış olması, bizlere Allah (c.c)'ın üstün kudretini ve gücünü bir kez daha göstermektedir. Görüldüğü gibi gözün yapısı, çok özel bir planlamanın eseridir. Gözün tesadüfler sonucu oluşması imkansızdır. Çünkü gözdeki her bir organel ve katman, ancak belirli bir plan ve uyum içerisinde aynı anda yaratılmalarıyla işlevlerini sürdürebilmektedir.
"De ki: "Sizi inşa eden (yaratan), size kulak, gözler ve gönüller veren O'dur. Ne az şükrediyorsunuz?" De ki: "Sizi yeryüzünde üretip-türeten O'dur. Siz O'na toplanıp götürüleceksiniz." (Mülk Suresi, 23-24)