DİN İLE BİLİM ARASINDA KÖPRÜLER ARAMA ÇABASI
Yüzyıllardır materyalist, pozitivist felsefeler ve çeşitli ideolojilerin yönlendirmesiyle "bilim ve din" arasında bir çelişki olduğu ve bilimin dini yalanladığı empoze edilmeye çalışıldı. Özellikle evrimi savunan bir çok bilim adamı, bilim ve dinin birbiri ile çatıştığı ve aralarında bir çok ihtilaf olduğu gibi asılsız bir iddiayı toplumlarda yaygınlaştırma misyonunu üstlendiler. Ve bu fikrin doğruluğu yönünde yapılan bir çok telkin ile halk yönlendirilmeye, bilim ve dinin birarada olamayacağına inandırılmaya çalışıldı.
Ne var ki özellikle son yüzyılda bilinmeyen, bugüne kadar aydınlatılmamış bir çok alanda keşiflerin olması, pekçok bilim dalının kendi içinde revizyona gitmesine ve bugüne kadar gelmiş olan yanlış görüşlere yeni bir düzenleme getirmesine neden oldu. Bilim, tüm kainatın kusursuz ve eksiltilemez bir karmaşıklıkta düzenlendiğini ve bunun kendiliğinden, tesadüfler sonucu oluşamayacağını ispat etti. Birçok bilim adamı sahip olduğu batıl inanç nedeniyle önlerinde duran bu apaçık gerçeği görmezden gelerek evrim teorisini savunmaya devam ederken, vicdanını kullanan ve doğrulara yüz çevirmeyen bir çoğu ise karşı karşıya oldukları yadsınamaz gerçek konusunda birleşti. Kuşkusuz son yüzyılda bilimdeki gelişmeler, bugüne kadar bir çok propoganda ve çeşitli yollar kullanılarak beyinlere yerleştirilmeye çalışılan "bilim-din" çatışmasının büyük bir safsata olduğunu gösterdi. Aksine bilim, geliştikçe ve kainatın bilinmeyen sırlarını keşfettikçe, Allah'ın varlığının da çok açık bir gerçek olduğunu ve bilim ile dinin çelişmek bir yana, tam bir paralellik içinde olduğu buluyordu.
Nitekim son günlerde bilim dünyası, din ile aralarında bir çelişki olmadığını, bu fikrin çürüdüğünü göstermeye yönelik bir hareketlilik kazandı. Amerika'da geçtiğimiz günlerde yapılan ve Templeton Vakfı'nın düzenlediği 4 gün süren bir toplantıda tanınmış bilim ve din adamları biraraya gelerek, bilim ve dinin birbirini tamamladığını ortaya koydular. Bunun yanında Amerika'nın ünlü bir yayın organı olan Newswek dergisinin 27 Temmuz 1998 sayısı çok önemli bir kapak yazısı ile basıldı. "BİLİM ALLAH'I BULUYOR" başlıklı bu dergide, tarih boyunca karşılıklı yardımlaşma ve şiddetli husumet arasında değişim gösteren, ilim ve din arasında şaşırtıcı şeyler olduğu belirtilmiş. Müspet bilim konusunda araştırma yapan dünyanın önde gelen bilim adamlarının görüşlerine yer verilen yazıda, bilim ve dinin birbirleriyle kucaklaşmaya doğru gittiğini ve bilim adamlarının Allah'a iman etmekten başka bir çıkar yol bulamadıkları belirtilmiştir. Ve bu bilim adamlarına tüm hayatını bilime adamış olan 20. asrın astronomlarından 72 yaşındaki Alan Santage, örnek olarak verilmiştir. Alan Santage yıllar boyu yıldızların sırlarını, evrenin başlangıcını ve akıbetini öğrenebilmek amacıyla, teleskopla araştırmalar yapmış, bu araştırmalarda uzak yıldızlara uzanan gözlemleriyle, evrenin ne kadar hızla genişlediğini ve kaç yaşında olduğunu ortaya çıkarmıştır. Santage, çocukluk ve gençlik yıllarında ateistti. Ancak yaptığı bilimsel çalışmalar sonucunda bulduğu gerçekler onu Allah'ın varlığının kesin olan bir gerçek olduğunu anlamaya yöneltti. Newsweek Dergisi de, Santage'nin 50 yaşında Allah'ı kabul etmeye kendini mecbur hissettiğini belirtmiş ve kendisinin şu sözlerini yayınlamıştır: "Beni bu sonuca götüren şey, dünyanın bilimle açıklanabileceğinden çok daha karmaşık bir düzene sahip olmasıydı. Varlığın sırrını ancak doğaüstü güçlerle anlayabildim."
Bunun yanında Newsweek Dergisi, 1982 yılında Anglikan Papazı olmadan önce Cambridge Üniversitesinde fizikçi olan bilim adamı John Polkinghorne'nun da düşüncelerine yer vermiştir. Polkinghorne'nun konuyla ilgili olarak, doğa kanunlarının kainatı meydana getirmek için 'akıllara durgunluk verici derecede ayarlanmış' olduklarını ve bu gerçek karşısında kainatın bir amaçla 'meydana getirildiğinin' anlaşıldığını söylemiştir. 1964 yılında Nobel Fizik ödülü alan Charles Townes ise 'evrenin bir müdahale edici olmadan oluşamayacağını' ifade etmektedir. Ve Newsweek Dergisi, başka bilim adamlarının da Allah'ın varlığını ve aklını evrenin sırlarını araştırırken bulduklarını ifade etmiştir. Tüm bunlardan çıkan sonuç, bilimin öncelikle Allah'ın varlığını ve sonra dinin gerekliliğini tüm dünyanın gözleri önüne sermekte olduğundur.
Bilim dünyasındaki bu gelişmeler, elbetteki ülkemizde de pek çok kişinin ilgisini çekti. Sabah Gazetesi yazarlarından Sayın Sedat Sertoğlu da 22, 27 ve 31 Temmuz tarihli yazılarında, gerçekleşen bu gelişmeleri ve "bilim ile dinin" birlikteliğini gösteren girişimleri dikkatle takip ettiğini ve aynı zamanda desteklediğini ifade etmiştir. Ve "Hıristiyan dünyasının kurmaya başladığı bu köprüye, bizim bilim adamları ile din bilginlerimizin de katkısı olmalıdır" sözüyle son derece isabetli ve ileri görüşlü bir yaklaşım içinde olduğunu göstermiştir. Kendisini özellikle kamuoyunu aydınlatan bu yazı serisi konusunda tebrik etmek istiyorum. Türk halkı gerçeği, tüm açıklığıyla bilmeli, bilim ve dinin birlikteliğinin daima var olduğunu ve ikisinin ayrılmaz bir bütün oluduğunu, böyle duyarlı gazeteciler sayesinde öğrenmelidir. Ve tüm dünya geçmişte empoze edilmeye çalışılan din ve bilimin çatıştığı fikrinin ne derece büyük bir safsata olduğuna şahit olmalıdır.