SU İÇMEDEKİ KEMAL-İ HİKMET
Hayvanların en iri ve en sevimlilerinden birisi olan zürafa, beden olarak memelilerin en büyüklerindendir. Boyu 5 m.'yi bulabilen bu uysal yaratılışlı hayvanın boynunda, tüm uzunluğuna rağmen, diğer memeliler gibi 7 omurga yer alır.
Zürafaların tek cinsleri bulunmasına rağmen, derileri açısından ağ desenli ve benekli olanlar olmak üzere, iki ayrı tür olarak ele alınabilir. Her iki türün de tüyleri kadifemsi bir yapıya sahiptir ve üstlerindeki desenler, ağaçlar arasında kamufle olmalarını sağlarlar.
Otçul hayvanlar olan zürafalar, uzun boyları sayesinde, beslendikleri ağaç yapraklarının en üstte olanlarına dahi, kolaylıkla yetişebilirler. Zürafanın sevdiği bir diğer yiyecek türü dikenli bitkilerin yapraklarıdır. Ancak bu bitkiler, adından da anlaşılacağı gibi üzerlerindeki sert ve keskin dikenler sebebiyle, normal bir hayvanın ağız ve çene yapısı ile yenebilecek türde değildirler. Zürafa ise, sadece kendisine mahsus bir nimet olarak Allah tarafından bahşedilmiş olan özel yapıdaki diliyle, bu zorluğun üstesinden gelmektedir. Zürafanın dili 45 cm.i aşan uzunluğuyla bu dikenli çalıların arasında rahatlıkla gezinerek, istediği küçük yaprakları koparabilmektedir.
Zürafalar muntazam bir su içme düzenine sahipken, gerekli durumlarda haftalarca su içmeden yaşayabilirler. Bu hayvanların su içerken aldıkları pozisyon oldukça ilginçtir. Ön bacaklarını iki yana açarak, boyunlarını yavaş yavaş suya doğru indirirler. Hayvanın en müdafaasız olduğu anlar, işte bu anlardır.
Tahmin edilebileceği gibi böylesine büyük bir gövde, yine aynı oranda büyük hayati organlarla yaşamını sürdürebilir. Nitekim zürafanın kalbi, bu uzun boynun sonunda yer alan beyine, gerekli miktarda kanı pompalayabilecek ebatlarda yaratılmıştır. Ancak yukarıda da belirttiğimiz gibi, hayvan su içerken başını yer hizasına kadar eğdiği için, kalbi kanı aynı hızla pompalamaya devam ettiği takdirde, hayvan, kan basıncına dayanamayarak, beyin kanaması geçirerek ölecektir.
İşte bu noktada, devreye zürafanın boynundaki damarlara, Rahman tarafından yerleştirilmiş olan kapakçıklar girer. Bu kapakçıklar boynun aşağı doğru eğilmesi esnasında kapanarak, beyne aşırı kan gitmesini engellerler. Hayvan ise, bu tehlikeye karşı böylesine bir korunma altında olduğundan haberdarmış gibi, son derece sakin, suyunu içip tekrar doğrulur. Ayetin ifadesi ile "tesbihini kavramış" olarak hayatına devam eder.
"Görmedin mi ki, göklerde ve yerde olanlar ve dizi dizi ucan kuşlar gerçekten Allah'ı tesbih ertmektedir. Her biri kendi duasını ve tesbihini şüphesiz bilmiştir. Allah onların işlediklerini bilendir." (Nur Suresi, 41)
Zürafanın normal seyri ağır olup rahvan atlara benzetilir. Ancak kaçması gerektiğinde dört nala koşar ve oldukça iri gövdesine rağmen hızı saatte 55 km.'yi bulur.
Zürafa hamileliği en uzun süren hayvanlar arasında yer alır. 440 gün süren bu dönemin sonunda, tek bir yavru doğurur. Düşmanları göz önünde bulundurulduğunda, bu süre ve sayı, türlerinin devamı için bir tehlike olarak görülebilirse de, doğan yavru 2-3 gün içinde annesinin yanında koşacak duruma, bir hafta içinde ise sütten kesilerek otlayacak duruma gelerek, tüm bu zorlukların kısa bir sürede adeta bir kolaylığa dönüştüğünü müjdeler. Bu sayede Allahu Teala'nın örneksiz yaratmasının birer eseri olan bu sevimli hayvanlar, türlerini devam ettirebilirler.