İNSAN İÇİN ÖZEL YARATILAN DÜNYA - 1
Güneş Sistemi insana şaşkınlık verecek kadar düzenli ve kusursuz bir yapıya sahiptir. Ve oldukça ufak bir yer teşkil etmesine rağmen dünya, güneş sisteminin içindeki en önemli gezegendir. Çünkü dünya, bir çok gezegen içinde Allah'ın yaşamaya elverişli kıldığı tek gezegendir.
Güneş ve güneşin çevresinde yer alan gezegenlerdeki yaşam koşullarına bakıldığında, her türlü koşulun eksiksizce biraraya getirildiği ve bunların sonucunda ortaya çıkan kusursuz sistemin canlılık için en elverişli ve en uygun zemini hazırladığı tek yerin Dünya olduğu görülür. Sözgelimi Merkür gezegeni, Güneşe öylesine yakındır ki, güneşin aydınlattığı tarafı sıcaktan kavrulmaktadır. Küçük dolasıyla da çekimi zayıf bir gezegen olduğundan, bu yüksek sıcaklığı engelleyecek bir atmosferden yoksundur. Güneşin tepede olduğu durumlarda bu gezegenin sıcaklığının 425 derece olduğu kaydedilmiş, güneşin batmasından sonra ise -180 derecelik aşırı soğuk bir yüzey ısısının varlığı tespit edilmiştir. Oysa dünyamızda gündüz ve gece arasında bu derece uç farkların olmaması için Cenab-ı Allah bir çok sebebi vesile etmiştir. Allah'ın yarattığı ve birarada tuttuğu sayısız sebepten dolayı dünyamızın yıllık ortalama sıcaklığı 15 derecedir ve bu sıcaklık değerinde meydana gelecek bir hatta yarım derecelik fark bile zaman içinde dünyada mevcut olan yaşamsal şartların tamamen ortadan kalkması için yeterlidir.
Merkür'de gözlemlenen bu ortam, insan için gerçekten oldukça ürkütücüdür. Çünkü Merkür'ün yüzeyi, derin yarlar ve keskin uçurumlarla kaplıdır ve her yerinde kraterler vardır. Yüzeyi tümüyle volkanik kayaçlardan oluştuğu izlenimini vermektedir. Bunun yanında Merkür'de gece ve gündüz süresinin uzunluğu dünya şartlarına alışmış bir insan için son derece sıkıntı vericidir. Zira hem gündüz hem de gece, ayrı ayrı yirmidokuzar gün sürmektedir. Tüm bu şartlardan dolayı Merkür'de bugüne dek hiçbir hayat izine rastlanamamıştır.
Kıpkızıl bir rengi olduğu için "Kızıl Gezegen "adıyla anılan Mars'ın yüzeyinde ise çok büyük yükselti farkları vardır. Bir yerde uzunluğu 26 km.'ye varan dev volkanlar, bir yerde de 6 km derinliğinde bir ekvator kanyonu vardır. Bu gezegende Merkür'dekinin aksine çok ince bir atmosfer tabakası olmasına rağmen yapılan araştırmalara göre gezegende oksijen, su ya da subuharı yoktur. Bu nedenle Marsta da yaşam sürmek imkansızdır. Bunun yanısıra bu gezegende yaşamı imkansız kılan diğer bir zorluk da, sürekli toz kasırgalarının olması, şiddetli rüzgarların görülmesi ve bu gezegenin bulut kümeleriyle dolu olan bir havaya sahip olmasıdır. Dünyada meydana gelen tek bir kasırganın bütün bir şehri altüst ettiği ve insanların sadece birkaç saat süren böylesi bir doğal afetle oluşan zararı, senelerce telafi etmeye çalıştığı düşünülürse, bu fırtınaların sürekli oluştuğu bir yerde yaşamanın imkansızlığı daha iyi anlaşılabilir. Nitekim bu gezegende havanın ortalama sıcaklığının - 80 derece olduğu da düşünülürse burada yaşamın izlerine rastlamanın imkansız olduğu rahatlıkla anlaşılır. Mars'la ilgili tüm bu bilgiler, bize bu gezegenin dünyadan çok farklı olan, sessiz, boş, soğuk ve puslu olan bir ortama sahip olduğunu bildirir.
Bilimadamları, yaptıkları araştırmalarda Dünya ile Mars'ın bundan 4,5 milyar yıl önce aynı zamanda oluştuklarını , her iki gezegenin de tam 700 milyon yıl boyunca meteroit bombardımanı altında kaldığını söylemektedirler. Gazların ve volkanların etkisiyle hem Dünyada hem de Marsta önce atmosfer oluşmuş ve göller belirmişti. O tarihlerde belki Mars'ta bulutlar, okyanuslar ve kıtalar da vardı. Ancak bilimadamları, Dünya'ya oranla daha zayıf olan iç enerjisi nedeniyle Mars'ta volkan faaliyetlerinin bir süre sonra zayıfladığını ve gezegenin atmosferini yenileyemediğini söylemektedirler.
Aynı yollardan geçen iki gezegene bugün bakıldığında dünyada olağanüstü mükemmellikte bir hayat varken, Mars'ta, değil insanın, belki de bir tek canlı organizmanın bile yaşamasına imkan vermeyen soğuk bir çöl ortamının hakim olduğu görülür. Bu durum elbette akla hemen, Mars'ın zaman içindeki değişiminin yaşam sürmeye hiçbir şekilde olanak vermeyecek bir hale gelirken, Dünyanın bu kadar mükemmel bir yapıyı nasıl kazanıp muhafaza ettiği sorusunu getirmektedir.
Dünyaya oluşumu ve boyutları açısından benzerlik gösteren ve komşu olan Venüs de, dünyanın ikiz kardeşi olarak adlandırılmasına rağmen, hiçbir şekilde yaşamaya elverişli değildir. Venüs'te okyanus diplerindekinden çok daha kuvvetli, dünyanınkinin 90 katı olan bir atmosfer basıncı vardır. Ve bu gezegenin yüzey sıcaklığının dünyanınki ile uzaktan yakından alakası yoktur. Venüsün yüzeyinde atmosferinin kalın ve yoğun bir bulut tabakasıyla çevrili olmasından dolayı 475 derecelik bir ısı vardır. Gündüzleri güneşten gelen kısa dalga boylu ışınlar, bu gezegenin karbondioksitçe zengin olan atmosferinden kolaylıkla geçerek, Venüs'ün yüzeyini ısıtırlar. Güneş battıktan sonra ise Venüs'ün yüzeyinden yayılan ışınlar, atmosferdeki karbondioksit tarafından tutulur ve ışınlar uzaya geri dönemez. Bu nedenden dolayıdır ki gündüzleri aşırı ısınan yüzey, geceleri de soğuyamadığı için Venüs, canlıların yaşaması için gereken normal bir hava ortamına hiç bir zaman sahip olamaz.
Ama daha da önemlisi bu gezegende hiç su bulunmamasıdır. Venüsün yüzeyi, hiçbir akarsuyun, denizin, gölün olmadığı ıssız, kavurucu sıcaklıkta bir çöl ortamıdır. Havası da çok yoğun karbondioksit gazından oluşmakta, oksijene ise hiç rastlanmamaktadır.
İşte tüm bu gezegenlerin sahip oldukları elverişsiz yaşam şartları, yarın yayınlanacak olan yazımda da görüleceği gibi dünyada varolan düzenin ancak üstün ve güçlü Yaratıcının dilemesiyle özel bir amaç için yaratıldığını göstermektedir. Elbette var olan her şey gibi diğer gezegenlerin de tek sahibi ve yaratıcısı Allah'tır. Bu şekilde yaşama aykırı yaratılan gezegenler, Rabbimizin var edeceği en ufak bir sebep ile canlılığın devamı için gerekli olan tüm etmenleri ortadan kaldırmaya kadir olduğunu göstermektedir. O halde insana düşen, içinde bulunduğu yeryüzünün yaşam için Allah tarafından özel olarak yaratıldığını hiç unutmamak ve O'na şükretmektir.
Ey insanlar, sizi ve sizden öncekileri yaratan Rabbinize kulluk edin ki sakınasınız. O, sizin için yeryüzünü bir döşek, gökyüzünü bir bina kıldı. Ve gökten yağmur indirerek bununla sizin için (çeşitli) ürünlerden rızık çıkardı. Öyleyse (bütün bunları) bile bile Allah'a eşler koşmayın. (Bakara Suresi, 21-22)