YAĞLI KINKANATLININ ŞAŞIRTICI BAŞKALAŞIMI
İman hakikatlerine tefekkürde yoğunlaşmamızın bir amacı da, tüm mümin kardeşlerimizin dikkatini, bu muhteşem yaratılılş mücizelerine çekerek, Cenab-ı Allah'ı gereği gibi takdir edip yüceltmelerine destek olmaktır. Müminlerin iman hakikatlerini tefekkür etme özellikleri de Kuran-ı Kerim'de şu şekilde ifade edilmiştir.
" Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. (Ve derler ki:) "Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru." (Al-i İmran 191)
Büyük bir hayranlığa şayan olan canlıların yaşamlarındaki mucizeler ancak, bilim adamlarının yıllar boyu süren çabaları sonucunda gözlerimizin önüne seriliyor. Güngeçtikçe canlılığa ait yeni yeni mucizevi detayların keşfedilmesi insana bilemediği bu gizili alemin büyüklüğünü bir kere daha düşündürtüyor.
Bu alemin fertlerinden biri olan 2.5 cm. boyundaki yağlı kınkanatlının, arı ile ortaklaşa kurduğu inanılmaz yaşam biçimi de hayvanlar aleminin mucizevi beraberliklerden biridir. Yağlı kınkanatlının yaşam şekli çok karmaşık ve detaylı yaratılmıştır.
Dişi kınkanatlı, karnının içinde biriktirdiği 3,4 bin yumurtayı birkaç yığın halinde yerdeki deliklere ve çatlaklara döker. Bu yumurtalardan binlerce larva çıkar ve bitkileri sararak bunların saplarından yukarı doğru tırmanırlar. Larva çiçeğe tırmandıktan sonra, yalnız yaşayan bir arının gelmesini bekler. Bunun nedeni de larvanını başkalaşım geçirebilmesi için bir arıya tutunarak arı kovanının bir hücresine yerleşmek zorunda olmasıdır. Sonuçta bir larvadan, bir kınkanatlı oluşması için, ardarda gerçekleşmesi imkansız gibi gözüken birçok olayın hiç aksamadan meydana gelmesi gerekir. Ama birçok larva dikkatli seçim yapamayıp, arının yerine başka bir böceğe tutunarak ölürken, ancak Cenab-ı Allah'ın takdir ettiği kadarı bu işi başarır. Hayatta kalmayı başaran kınkanatlı, tutunduğu arının sırtından inerek bir hücreye yerleşir ve arının yumurtalarını yemeye başlar. İşte bu noktada dikkati çeken ve açıklanması güç olan diğer önemli olay, yağlı kınkanatlının çok titiz olan ve kovanına en ufak bir yabancı cisim sokmayan arının yuvasında nasıl barınabildiğidir. Yüce Allah'ın birbirinden apayrı bir şekle, yapıya ve hayata sahip olan bu iki hayvanın yaşamını hayatlarının belli evresinde aynı noktada birleştirmiş olması, gerçekten de çok büyük bir mucizedir.
Bitgörünümünde olan larva, kovanda büyük bir değişiklik geçirerek kısa bacaklı yumuşak bir hayvan şekline girer. Solunum delikleri ise içinde yüzdüğü yapışkan sıvının dolmayacağı bir yere, tam sırtının üzerine yerleştirilmiştir. Cenab-ı Hakkın yaratmasındaki intizam ve merhamet bu ve bunun gibi her detayda açıkça görülmektedir. Arının depoladığı balözelerini ve çiçek tozlarını yiyerek beslenen larva,bu yuvada birkaç defa deri döker ve sonunda ergin yağlı kınkanatlıya benzeyen gerçek bir pupaya dönüşür. Yüce Allah'ın emriyle bu böcek, kendisiyle hiç alakası bunmayan bir arının yardımıyla beslenmektedir.
Bunun ancak, Rabbimizin Cebbar sıfatı ile gerçekleşebileceği açıktır. Daha sonra kınkanatlı yuvadan dışarı çıkarak bu inanılmaz başkalaşımı sürdürür. Ve ergin kınkanatlı görünümüne bürünür.
Yağlı kanatların, pupa evresinden ergin hale gelene kadar vücudunda sergilediği harikalar, ergin olduktan sonra da devam eder. Savunmasız gibi gözüken bu küçücük hayvan, Allah tarafından oldukça enterasan bir savunma sitemiyle kuşatılmıştır. Yağlı kınkanatlı kendisine dokunulduğu zaman yağlı, yakıcı bir sıvı salgılar. Aslında bu sıvı, böceğin kanıdır. Bu hayvan korktuğu zaman karnını sıkarak kan basıncını öyle bir arttırır ki eklemlerdeki ince deri yarılır ve kan 5 cm. kadar dışarı fışkırır. Basınç kalkınca da kan çabucak pıhtılaşır. Kınkanatlının, vücudunun içindeki bu yakıcı sıvının varlığınldan haberdar olması ve bunun kendisini savunmada etkili bir yöntem olacağını düşünmesi nasıl mümkün olmaktadır?
İşte bütün bunlar, hiçbirşeyden haberdar olmayan küçücük bir varlıkta, insanoğlunun görebildiği mükemmel bir aklın tecellilerinden yalnızca bir kaçıdır.