BİLİM DALLARI NELERİ İNCELİYORLAR? - 2
Birçok bilim dalında bugüne kadar araştırma yapan binlerce bilim adamı, yaptıkları sayısız deney ve araştırmayla kainatı var eden Yaratıcı'nın ilmini kavramaya çalışırlar.
Allah'ın yarattığı sayısız bilim dalından yalnızca bir tanesi olan biyoloji insanların karşısına yepyeni bir alem çıkarır. Bu alemi inceleyen bilim adamları, karşılarına çıkan konuları araştırabilmek için biyolojiyi farklı farklı dallara ayırmışlardır. Örneğin biyolojinin sadece tek bir dalı olan mikrobiyoloji; virüs, bakteri ve mantarları inceler. Doğada çok fazla virüs, bakteri ve mantar çeşidi vardır. Ve bunların hepsi birbirinden farklı yapıdadır. Ve yüzlerce bilim adamı onların yapısını, etkilerini, insanlar üzerindeki zararlarını, aynı zamanda da faydalarını incelemektedir.
Bir diğer biyoloji dalı ise yalnızca hücrenin yapısını araştırmak için kurulmuştur. Nitekim hücre de aynı atom gibi bitmek tükenmek bilmeyen bir bilgi hazinesinin sahibidir. Bu nedenle mikroskop altında görülebilen hücrenin milimetrenin yüzde biri kalınlığındaki zarını inceleyebilmek için bile, sayısız bilim adamı seferber olmuştur. Hücrenin içi insanoğlunun karşılaştığı en kompleks ve bunun yanında da en kusursuz işleyen yapıdır. Protein üreten ribozomlar, enerji üreten mitokondiriler, DNA şifreleri, hücre içi ulaşımı sağlayan endoplazmik retikulum, depolama yapan golgi cisimciği, bütün vücut içi işlemlerde görev yapan enzimler adeta büyük bir fabrikanın parçaları gibi durmaksızın çalışırlar. Cenab-ı Allah insanların bitkilerin ve hayvanların hücrelerine birbirinden farklı özellikler vermiştir. Her çeşit canlı, kendisine has bir hücre yapısına sahiptir ve her birinin fiziksel, yapısal özelliklerini içinde saklayan ayrı bir DNA'sı vardır. Francis Crick ve James Watson tarafından 1955 senesinde keşfedilen DNA, bütün zamanların en önemli buluşlarından biri olarak tarihe geçmiştir. Milimetrenin yüzde biri kadar bir büyüklüğe sahip olan hücrenin çekirdeğinin içinde, 920 ciltlik bir ansiklopediye sığacak kadar bilgi sığdıran bir sarmal vardır. Canlılar, bu sarmalın içine şifrelenmiş plana göre şekillenirler. Ve teknoloji çağının bilimi, bu şifrenin ancak yüzde üçlük bir kısmını çözebilmiştir. DNA sarmalının yüzde doksanyedilik kısmı ise insanlar için hala büyük bir sırdır.
İşte hücre çekirdeğinin içindeki bu "sistematik mucize" açığa çıktıktan sonra, sırf bu konuyu yani hücre çekirdeğinin içine kodlu olan şifreleri inceleyen bir bilim dalı olarak "Genetik" doğdu. Bugün genetik, canlının sahip olduğu tüm özellikleri içinde gizleyen yepyeni bir dünyayı yani DNA'yı çözebilmek için dünyanın dört bir yanında incelemeler yapıyor. Doğada bulunan milyarlarca tür bitki, hayvan ve insanın her birinin DNA'sının birbirinden tamamiyle farklı olduğu düşünüldüğünde ise bu bilim dalının nasıl bir zorluğa talip olduğu ortaya çıkıyor.
Tüm bunların yanısıra zooloji; hayvanların davranışlarını inceliyor. Bir kısmı balıkları ve onların davranışlarını, bir diğeri sadece sürüngen hayvanları ya da kuşların davranışlarını inceliyor. Denizlerde, tatlı sularda veya karada yaşayan tüm bu türler, birbirinden farklı hayat şekillerine, beslenme, üreme, davranış ve anatomik özelliklere sahip. Bambaşka bir bilim dalı olan Botanik yüzbinlerce bitki türünün yapısını ve fonksiyonlarını incelerken, o da kendi içinde bir çok kola ayrılıyor. Ve yine bu dallarda çalışan yüzlerce araştırmacı halen bitkileri türlerine göre sınıflandırmaya çalışıyorlar.
Klinikal biyoloji ise alt dalları ile birlikte tamamiyle farklı bir ilim dalı olarak karşımıza çıkıyor. Bunların içinde Kardiyoloji canlıların kalplerini incelerken, Onkoloji tümörleri inceliyor. Bambaşka bir biyoloji dalı olan Farmakoloji ise ilaçları araştırıyor. İnsanların, hayvanların, bitkilerin doğadaki tüm canlıların kapıldığı çok sayıda hastalık çeşiti var. Hepsini iyileştirecek ilaçların yapısı birbirinden çok farklı. İlaçların sadece %25'i doğal maddeler kullanılarak hazırlanırken, diğerleri kimyanın yardımı ile özel olarak oluşturulan sentetik ilaçlardır. Bir hastalığı iyileştirecek olan ilacın bulunabilmesi için bilim adamları yıllarca çalışıyor. Öyle ki kimi zaman bir bilim adamının ömrü bir hastalığın ya da ilacının keşfini yapmaya yetmiyor. İnsanın ömrü bitiyor ama hastalığı yapan gözle bile görülemeyen virüsün yapısı asırlar boyu çözülemiyor. Örneğin Alman kimyacı Paul Ehrlich, uyku hastalığı olarak bilinen bir hastalığı iyileştirecek bir madde sentezlemek için yıllarca uğraşmış ve ancak 606. denemesinde uygun bir kimyevi madde sentezlemeyi başarabilmiş. Aynı bilim adamı 914. denemesinde ise bu ilacın daha da gelişmişi olan başka bir ilaç elde etmiş ve diğerinden tümüyle vazgeçmiş.
İşte insanların, makinaların, bilgisayarların çözmeye çalıştığı bu milyarlarca karmaşık problemin hepsinin bilgisi Allah'ın (c.c.) katındadır. İnsanların yaptıkları ise asla bitmeyecek bir araştırma ve deney silsilesinin içinde Allah'ın sonsuz ilmini keşfetmeye çalışmaktır.
Bambaşka bir bilim dalı olan "Astronomi" ise gözümüzü çevirip büyük bir hayranlıkla izlediğimiz uçsuz bucaksız gökyüzünün sırlarını ortaya çıkarmaya çalışıyor. Astronomi dalında çalışan birçok bilim adamı uzayı ve gök cisimlerini gözlemsel olarak inceleyip bu bilinmeyen dünyayı anlamaya uğraşıyorlar. Uzayda sayısı bir trilyondan fazla olan yıldızlar, galaksilerin ve toz bulutlarının arasında keşfedilmeyi bekliyor. Evrenin en heyecan verici, en korkunç ve inanılması en zor cisimleri olarak adlandırılan karadelikler ise bir çok sırrı içinde barındırıyor. Bilim adamları yüzlerce formül kurarak geceli gündüzlü çalışarak bir karadeliğin oluşum sürecini inceliyorlar. Varlığı kesin olan ama hiç bir zaman kimsenin görmediği ve asla göremeyeceği karadeliklerin etrafındaki uzayın, onun sonsuz ağırlığından dolayı yırtılmış, bükülmüş olduğunu ve ortasının dipsiz bir kuyu gibi delindiğini keşfediyorlar. Ancak bütün bu çabalarına rağmen bir karadeliğin içinde nelerin olup bittiğini asla öğrenemeyeceklerini de itiraf ediyorlar.
Uzay biliminin başka bir dalı olan kozmoloji ise evrenin nasıl başladığını ve bugüne kadar geçirdiği evreleri incelemek üzere oluşturulmuştur. Çünkü bugün tahmini ulaşılabilen genişliği 1024 kilometre olan evren, içinde bulunan yaklaşık yüz milyar galaksi ile beraber hızla genişlemekte ve insanların teknolojisi bu genişlemeyi yakalamaya yetmemektedir. Hiç kuşkusuz evren hakkında bilinenler ilerleyen yıllarda oldukça artacaktır. Ama hiçbir zaman ne keşifler, ne araştırmalar, ne de yapılan deneyler bitmeyecektir. Bulunan her keşif, yapılan her deney sonucunda ortaya bir soru ve araştırılması gereken yeni bir konu daha çıkarmaktadır. Ve yüzyıllar geçse de Allah'ın yaratmadaki çeşitlliğini ve sonsuz ilmini insanoğlu tam olarak kavrayamayacaktır.
Ancak yapılan tüm araştırmalar ve ilmin bütün bu dalları insan için büyük bir nimettir. Çünkü bilim, insanlara kendi Yaratıcılarını ve bu Yaratıcının yaratma kanunlarını tanıtır. Allah'ın büyüklüğünü, gücünün şiddetini, insanın bu büyüklük karşısındaki acizliğini gösterir. İnsan böylesine büyük bir gücün sahibinin yaratacağı azabın şiddetinin ne derece büyük olacağını anlar. Korkusu artar, Rabbine yönelir.