MİMARİ TASARIMDA BİR DEHA
Hayvanların avlanmadaki ustalıkları, yuva yaparken teşhir ettikleri mimari sanat ve diğer özelliklerinin hepsi birer yaratılış harikasıdır. Kuran-ı Kerim bu konuda şöyle der:
"Gerçekten hayvanlarda da sizin için bir ders (ibret) vardır." (Müminun Suresi 21)
Bu yüzdendir ki hayvanların hangisini incelersek inceleyelim, onlardaki mevcut olan yeteneklerin ancak "zeki ve şuurlu" varlıklara ait olabileceğine bir kez daha şahit oluruz. Bu gün ise, gerçekten insanı hayrete düşüren özellikleri ile toprak örümceğini ve bunun üzerinde tecelli eden "yaratılış mucizelerine" konu olarak ele alacağım.
Çöl ortamında yaratılan toprak örümceği yine onu yaratan Rabbi tarafından yaşadığı ortama en uygun özelliklerle donatılmıştır.Onu diğer örümcek cinslerinden ayıran en önemli özelliği yuvasıdır. Bu örümcek, yuvasını diğerleri gibi klasik anlamda ağ yaparak, kurmaz. Güvenli yuva yapma işini, sanat haline getiren toprak örümceği ilk iş olarak çöl kumlarının içinde 30 cm. derinliğinde 3,4 cm. çapında minik bir kuyu kazar. Bu kuyuyu kazmak için ise, bu iş için özel yaratılmış, sivri ve uzun dişleri ve çenesinin altındaki aralı dişlerinde faydalanır. Daha sonra bu açtığı deliğin duvarlarını, salgıladığı özel bir sıvı ile toprak parçalarını birleştirerek sıvar. Böylece ipekle karıştırılmış toprak yuvayı sağlamlaştırır ve olabilecek çökmelere karşı duvar, güçlenmiş olur. Daha sonra bu "kapalı kutunun" içi özel bir ipekle kaplanarak bittiğinde içersinde ipek bir boruyla astarlanmış gibi bir görüntü oluşur.
Bu muhteşem mimari tasarım karşısında hayrete düşen insanın aklına toprak örümceğinin niçin diğerleri gibi klasik ağ yapıp hayatını orada idame ettirmediği sorusu geliyor? Yuvasını bu şekilde yapan bir örümceğin muhakkak ki bir amacı vardır. Mimarlık ve mühendislik harikası olan bu yuva onun için hem bir tuzak hem sıcaktan izolasyon hem de düşmanlarından korunmak için güvenilir bir barınaktır.
Toprak örümceği yuvasının girişine, ipek ve toprak tabakasından oluşan yuvarlak ve sağlam bir kapak inşa eder. Bu kapakla yuva yarıya kadar açılmış, toprağa gömülü bir konserve kutusunu andırır. Yuvanın ağzındaki bu kapağın hikmeti ise küçücük bir örümceğin akledemeyeceği kadar fazladır. Zekice yapılan bu kapak, örümceğin yuvasına toz ve bitki artıklarının dolmasını önler. Ayrıca, yuvayı, hava sıcalığındaki değişikliklere ve fazla yağışa karşı da korur. Ama en önemlisi kapağın hayvanın düşmanlarını özellikle onlara musallat olan avcı eşekarısını engellemesidir.
Yapı şaheseri olan bu yuva kapağa ipek bir menteşeyle monte edilmiştir. Kapağın iç kısmında mevcut olan iki deliğin hikmeti ise insanı hayrete düşürecek kadar mükemmeldir; örümcek düşmanının içeri girmemesi için ayaklarını bu deliğe sokarak kapağı sıkıca tutar. Böylece konserve kutusu tamamen kapanacak düşman içeri girmeyecektir. Ayrıca "kamuflajın" ne demek olduğunu bile bilmeyen toprak örümceği Allah'tan aldığı ilhamla kapağın üstünü, bitki karayosunu vb. şeylerle kaplayarak, yuvasını gizler. Daha sonra gizlediği yuvasının dış kısmına, ileriye doğru uzun ipekler örüp, tuzak mekanizması kurar. Gelen böcek bu ağlara takıldığında ortaya çıkan titreşim, örümceği harekete geçirecek ve zehirli dişlerini, avının üzerine batıracaktır.
Şimdi buraya kadar öğrendiğimiz bilgilerin ışığı altında düşündüğümüzde; örümceğin sıcaktan korunmak için yuva yapması, ısı izalasyon sistemi kuramsı, kapağı menteşeyle yuvaya bağlaması, kamuflaj tekniğini bilmesi, yuvanın dışında titreşimi duymasını sağlayacak kepenk yapması, bu özelliklerin hepsi örümcekle birlikte bir hikmete binaen Yüce Rabbimiz tarafından yaratılmıştır. Örümceğin, bu sanat gösterisi aslında onu yaratanın kudretinin ve sanatının bir göstergesidir. Aksi takdirde bunu örümceğe vermek büyük bir cehalet olur. Bu özelliklerin hepsi Marifetullahın ilminin birer parçasıdır.