"EN BÜYÜĞÜNDEN DAHA BÜYÜK"
Büyük Üstad Said-i Nursi şöyle diyor:
"En ehemmiyetsiz ve en küçük zannettiğimiz mahluklar, bazen sanat ve hilkat cihetinde en büyüğünden daha büyük olur." (Lemalar sf. 229)
Bediüzzaman'ın bu sözü elbette onun geniş ilmi, derin düşünme yeteneğinin ve samimi tefekkürünün bir sonucudur. Nitekim Cenab-ı Allah'ın Kuran-ı Kerim 'de inanan insanlara tavsiye ettiği şekilde, yaratılmış her canlı üzerinde derin derin düşünebilmek için o canlılar hakkında bilgi sahibi olmak gerektiği açıktır. Aksi taktirde Allah'ın kusursuz yaratışını ne derece temsil ettiklerini kavramamız mümkün olmaz.
Evet, üstad'ın dikkat çektiği bu "ehemmiyetsiz ve küçük zannedilen" topluluklardan bir tanesi de kuşkusuz KARINCALARDIR. Her gün her yerde rastlanabilen bu küçük varlıkların yaratılışı üzerinde düşünmeden geçmek bir eksiklik olarak kabul edilmelidir. Zira birkaç santimetrelik boylarıyla sürdürdükleri ileri medeniyet ve düzenli olarak yaptıkları büyük işler herkesi hayrete düşürebilecek niteliktedirler. Karıncalar üzerine yaptıkları yıllar süren araştırmalar sonucu elde ettikleri olağanüstü bilgileri açıklamakta güçlük çeken bilim adamları dahi, şaşkınlıklarını gizleyememekte ve "hala karıncaların detaylı sosyal davranışlarına hayret ettiklerini" açıkça itiraf etmektedirler. Peki minik karıncaların yaptıkları bu dev işler nelerdir?
Karınca toplulukları gerçekten insan topluluklarına alternatif gösterilebilecek bir sosyal dayanışma içinde yaşamaktadırlar. Bazı karınca kolonileri nüfus ve yaşama alanı açısından o derece geniştir ki, kendi içinde bir düzen oluşuyor olması, Allah-u Teala'nın ilhamı ile hareket ettiklerinin apaçık delilidir. Bu kolonilerden birini örnek vermek gerekirse; zoologlar tarafından Afrika'da bulunan bir karınca kolonisi 2.7 kilometrekarelik alanda, 45 bin birbirine bağlı yuvada yaşamaktadır. Yaklaşık 1.080.000 kraliçe ve 306.000.000 işçiye sahip olan koloni içinde, tüm üretim araçlarının ve yiyeceklerin düzenli bir biçimde takas edildiği kanıtlanmıştır. Böyle bir bilgi karşısında insanın aklına ilk gelen yine Cenab-ı Allah'ın bir ayetidir:
"Ben gerçekten benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah'a tevekkül ettim. O'nun alnından yakalayıp denetlemediği hiçbir canlı yoktur. Muhakkak benim Rabbim dosdoğru bir yol üzerindedir." (Hud Suresi, 56)
Ayet-i kerimede de açıkça söylendiği gibi, en küçüğünden en büyüğüne kadar tüm canlıların denetimi yüce Rabbimizin elindedir. Nitekim karınca dünyasında yaşanan bir iş bölümü vardır ki, insan duyduğunda karıncaların, her gün rastladığı küçük canlılar olmadığını kesinlikle anlamaktadır.
Karıncalar, kraliçe, erkek ve işçi karıncalar olmak üzere üç bölüme ayrılmışlardır. İşçi karıncalar da kendi içlerinde çeşitli görevleri paylaşırlar ve her görev istisnasız olarak yerine getirilir. Hatta "kapı bekçiliği " bile... Evet işçi karıncalar arasında görevi sadece "kapı bekçiliği" yapmak olan bir grup vardır. Ağaç kütüklerinde yaşayan karınca kolonilerinin yuvalarının dış dünya ile yegane bağlantıları, tek bir karıncanın geçebileceği genişlikteki deliklerdir. "Kapıcı karıncalar" geniş baş yapıları ile giriş deliğinde bir tıkaç görevi yaparlar ve koloni üyeleri dışında kimseyi içeriye sokmazlar. Gerçekten her ne olursa olsun yerlerinden ayrılmayan ve inanılmaz bir görev aşkı ile her türlü fedakarlığa katlanan bu minik varlıkların, yaratıcılarının ilhamı ile hareket ettikleri ve "sanat ve hilkat cihetinde en büyüğünden büyük oldukları" çok açıktır.