BİLİM DALLARI NELERİ İNCELİYORLAR? - 1
Binlerce yıldır insanoğlu içinde yaşadığı evrenin sırlarını çözmeye çalışıyor. Bilim adamları bugün oldukça gelişmiş makinalar yardımıyla, kainat içindeki olayların niçin oluştuğunu, nasıl meydana geldiğini, bu olayların etkilerini, zararlarını önlemenin yollarını keşfetmeye uğraşıyor. Çok geniş bir alanı kapsayan bilim dallarının her biri, Allah'ın sonsuz aklının ve sınırsız bilgisinin kainata ne şekilde yansıdığını ve yine Allah'ın kainatı yaratırken neleri takdir ettiğini göstermek için adeta birbirleriyle yarışıyor.
Yaşadığımız yüzyılda artık RNA'nın DNA'dan aldığı bilgiyi hücre içinde yer alan organellere nasıl aktardığı, atom çekirdeğindeki dört yüzden fazla parçacığın aralarındaki alışverişi nasıl gerçekleştirdiği, büyük patlamanın ardından maddenin oluşum süreci bilim adamları tarafından bilinmektedir. Artık bilim çok daha derinlere inmeye, DNA'nın karanlıkta kalan kısımlarını çözmeye, bir karadelikte zamanın durduğu tekillik noktasının ardında nasıl bir ortam olabileceğini ve daha bir çok sırrı keşfetmeye çalışmaktadır. Ne var ki bulunan her keşif bilim adamlarına, sonsuz bir ilmin karşısında olduklarını, bu nedenle de edindikleri bilginin önlerindeki sınırsız ilimle kıyaslandığında adeta 'hiçbir şey' olduğunu hissettirmektedir. Karşılarında sırları asla bitmeyecek olan bir kainatın durduğunu gören sayısız bilim adamı, keşfettikleri mucizevi gerçekler karşısında Yaratanın büyüklüğüne ve gücüne teslim olmaktadır. Tüm zamanların en büyük fizikçisi olarak tanınan Albert Einstein'ın Allah'ı kavramayı istemesinin sanırım en büyük nedenlerinden birisi Allah'ın ilminin büyüklüğüne şahit olmasıdır.
Sözgelimi cisimlerin özelliklerini, yapı ve davranışlarını, ısı ,enerji, hız, kütle vb. konuları inceleyen fizik bilimi, içerdiği tüm alt dalları ile birlikte Allah'ın yaratmadaki üstünlüğünü açıkça ortaya koyan birçok delili gözler önüne serer. Yüzlerce bilim adamı, fiziğin bu farklı dallarında hiç bitmeyen araştırmalar zinciri içinde gerçeklere ulaşabilmek için durup dinlenmek bilmeden çalışırlar.
Nükleer fizik alanında çalışanlar, atom çekirdeğinin yapısını ve diğer tüm özelliklerini keşfetmeye uğraşırlar. Çünkü gözle görülemeyecek boyutlarda olan ve mikroskop altında dahi tam olarak inceleme imkanı olmayan "atom", bitmek tükenmek bilmeyen bir bilgi hazinesini içinde gizler. Bundan 80 yıl kadar önce, atomun şekli ve neye benzediği henüz yeni anlaşılmıştı. 1900'lerin başlarında ise atomun proton ve nötron adında iki parçacıktan oluştuğu bulundu. Daha sonra yapılan araştırmalar sonucu atomun içinde 400'den fazla parçacık olduğu keşfedildi. Halen bilim adamları atomun yapısını kavramak için sayısız deney yapmaya devam ediyorlar. Hiç bir şekilde görülemeyen ve yok edilemeyen atom, yüzyıllardır anlaşılmaya çalışılıyor.
Atomun bu alt parçacıklarını incelemek üzere "Atom Fiziği" adıyla bir bilim dalı oluşturulmuştur. Atomun çekirdeği ayrı (Nükleer fizik), atomun çekirdeğinin bozulması ayrı (Radyoaktivite), çok küçük enerji seviyesindeki maddeleri inceleyen ayrı (Kuantum mekaniği) fizik dalları vardır. Yani 20. yy bilim adamları dünyanın her yerinde grup grup olmuşlar ve gözle görülemeyecek kadar ufak olan bu enerji parçacığının yapısını kavramaya çalışıyorlar. Çünkü insanların gözünden saklı tutulmuş olan atom, inanılmayacak kadar ileri bir yapıya sahip.
Atomun en küçük parçalarından biri olan "kuark"ları inceleyen bilim adamları, bu parçacıkların dahi kendi içinde çeşitlendiğini gördüler ve bunları da aşağı kuark, yukarı kuark, dip kuark, temel kuark gibi başlıklar altında gruplamak zorunda kaldılar. Hadronlar, Mesonlar, Baryonlar, Leptonlar, Bosonlar, Fermiyonlar ve daha başka isimlerle adlandırılan parçacıklar, atomun içerisinde inanılmayacak bir mikro alem oluştururlar. Bilim adamları atomu oluşturan bu parçacıkları incelerken, birçoğu atomun içerisindeki enerjiyi inceledi ve yıllarca süren araştırmalar neticesinde, gözle görülemeyen bu yapının, daha da küçük olan çekirdeğinin içinde, büyük bir ülkeyi yerle bir edebilecek güçte bir enerjinin saklı olduğu ortaya çıktı: "Atom enerjisi " ..
Bunun yanında atomun oluşturduğu elementler de ayrı ayrı incelendi; demir, bakır, çinko ve bunun gibi sayısız elementin nasıl meydana geldiği araştırıldı. Ve sonuçta, birbiriyle hiç ilgisi olmayan bu maddelerin temelinin aynı yapıya dayalı olduğu ortaya çıktı. Çünkü bu elementleri oluşturan atomların yapısı birbiriyle aynı olmasına rağmen, farklı şekillerde bir araya gelmeleri bambaşka maddelerin ortaya çıkmasına neden oluyordu.
İşte bu derece detaylı bir yapıya sahip olan ve neredeyse her bir bölümünü incelemek için ayrı bir bilim dalı kurulan atom, fiziğin ilgilendiği konuların yalnızca bir tanesidir. Bunun yanında akustik adı verilen fizik dalı, sesin özelliklerini incelemekte, bir diğeri ise ışıkla ilgili fiziksel ve fizyolojik bütün olayları araştırmaktadır.
Atomu değil de sesi incelemeye karar veren bir bilim adamı, kendini bambaşka bir dipsiz kuyunun içinde bulur. İşitilebilen her ses; bir makinanın gürültüsü, kıyıya çarpan dalgaların çıkardığı sesler, trafiğin gürültüsü ve daha niceleri ayrı ayrı özel olarak incelenmekte, sesin havada nasıl yayıldığı, hızı ve sesten nasıl yararlanılabileceği bir çok bilim adamı tarafından tüm detayları ile keşfedilmeye çalışılmaktadır.
Sadece fizik alanında bugüne kadar araştırma yapan binlerce bilim adamı, yaptıkları sayısız deney ve araştırmayla kainatı var eden Yaratıcı'nın ilmini kavramaya çalışıyorlar ki fizik ilmi Allah'ın yarattığı sayısız bilim dalından yalnızca bir tanesi...
Allah (c.c) onların keşfetmeye çalıştığı her şeyi yaratan ve insanların bildiği ve bilmediği her ilmin en ince detaylarına kadar eksiksiz bilgisine sahip olandır. Ve insan ancak Allah'ın kendisine izin verdiği kadar ilmi, izin verdiği an keşfetmenin acizliğini yaşamaktadır. Her türlü eksiklikten münezzeh olan ve alemlerin Rabbi olan Allah sonsuz aklı ile her şeyi kuşatan ve tüm kainata Hakim olandır.