DARWİNİZM'İN KISIR DÖNGÜSÜ - 2
Önceki yazımda da belirttiğim gibi, bir canlı bedenindeki bütün parçalar birbirini tanımakta, iletişim kurabilmekte ve bir bütünün vazgeçilmez parçalarını oluşturmaktadırlar. Ve Darwin'in kısırdöngü buradadır.
Tüm canlılarda olduğu gibi insan vücudu da bir bütün olarak çalışmaktadır. Mesela, vücudunuzu mikroplara karşı koruyan antikorları üreten hücrelerin DNA'ları birbirlerine çok benzemesine rağmen, tamamen aynı değildirler. Sizi oluşturan bütün hücreler, döllenmiş tek bir yumurtadan meydana geldiği için elbette aralarında benzerlik bulunmaktadır. Ancak, her bir hücrede görülen farklılıklar Darwincilerin iddia ettiği gibi doğal seleksiyondan değil, vücutta antikor genlerini düzenleyen üstün ve çok akıllı bir programın varlığı nedeniyledir. Vücudunuz daha önceden varolan birkaç yüz gen parçasından yola çıkarak milyarlarca farklı antikor geni üretebilmektedir. Vücudunuzdaki program kısaca şöyle işlemektedir: Bedeninize giren her bir yabancı madde, mikrop için B hücreleri benzeri olmayan bir antikor üretip bunu düşmanın gövdesine takar. Vücutta devriye gezen öldürücü T hücreleri, işaretlenmiş olan düşmanları vücudun herhangi bir yerinde farkettikleri anda yok ederler. Duyu organları, olmayan ve cansız atomlardan meydana gelen T hücrelerinin, gövdelerinde kendileri için özel üretilmiş antikorları nasıl görebildikleri ve yok etmeye karar verdikleri ise bilimin sınırlarını aşan ve insanı düşünmeye yönelten olağanüstü bir durumdur. Darwinizmin bir kısırdöngü de burada karşımıza çıkmaktadır. Vücudumuzu iç ve dış tehlikelere karşı koruyan antikorların ve bu savunma sistemini üreten mükemmel programın doğal seleksiyonla açıklanabilmesi mümkün değildir. T hücreleri, B hücreleri, antikorlar arasındaki haberleşmenin, organizasyonun, plan ve programın bir bütünün parçaları olduğu, hepsinin birbirini tamamladığı açık bir gerçektir. Evrim teorisinin iddia ettiği gibi, birbirinden bağımsız ve kademeli bir gelişim süreci geçirmedikleri ortadadır.
Evrim teorisi, tabiatta daima bir mücadele olduğunu, güçlü olanların hayatta kaldığını ve fiziksel anlamda bir evrimin bu şekilde oluştuğunu iddia etmektedir. Darwinizm'in temelini oluşturan ve "doğal seleksiyon" adıyla bilinen bu varsayım, evrim teorisinin mekanizmasını açıklayamadığı, var olduğuna dair hiçbir delil gösteremediği, hiçbir deneyle sınayamadığı en önemli çıkmazlarından biridir. Evrimci bilim adamları, varlıkların doğal seleksiyon sonucu kompleks sistemlere sahip canlılar haline geldiğini gösteren hiçbir kanıta rastlayamamışlardır. Örneğin canlı organizmaların yapıtaşı olan protein olmaksızın canlılığın oluşabilmesi imkansızdır. Ancak bugün, tabiatta ilk olarak proteinin mi yoksa proteini oluşturan sistemin mi meydana geldiği sorusunu cevaplayabilen bir tek evrimci bulunmamaktadır. Canlı bir varlığın meydana gelebilmesi için her ikisinin de aynı zamanda oluşmuş ve görevine başlamış olması gerekmektedir.
Doğal seleksiyonu tek başına çürüten başka bir örnek de, bir makina gibi çalışan ve pek çok bakterinin yüzerken kullandığı motor görevini gören kamçıdır. Bakterinin sabit gövdesine tutunmuş olan bu kamçı, durmadan dönen bir pervaneye sahiptir. Bakterilerin hareketini sağlayan kamçı birkaç cümlede özetlenemeyecek kadar kompleks bir yapıya sahiptir. Stanford Üniversitesi'nden Lucy Shapiro bakterilerin kamçısı hakkında yazdığı bir makalede şöyle demektedir:
"50 geninin bu düzeninin koordinasyonunu başarıyla yönetebilmek ve bu genlerin protein ürünlerini inşaat alanına taşıyıp, doğru parçaları büyük bir titizlikle, vücuttaki bütün geçerli olan kuralları uygulayarak üst katlara götürebilmesi için hücrenin çok etkileyici bir organizasyonel beceriye gereksinimi vardır."
Bakterinin kamçısındaki bir parçanın bile eksik olması, kamçının işlevini kesinlikle yerine getirememesine neden olur. Daha önce verilen fare kapanı örneğinde de görüldüğü gibi ancak mikroskop altında inceleyebildiğimiz bir bakterinin kamçısı, kademe kademe oluşamayacak kadar kompleks bir yapıya sahiptir. Bakterilerin kamçısının sahip olduğu pervane sistemi 25 yıldır bilinmesine rağmen, bu zaman zarfında biyokimya alanında böyle mükemmel bir makinanın doğal seleksiyon yoluyla nasıl ortaya çıktığını açıklayan bir tek bilimsel çalışma yayınlanmamıştır. Darwin'in teorisine gelince, bakterinin kamçısını ya da diğer kompleks biyokimyasal sistemlerin kökenini açıklama konusunda tamamen sessiz kalmayı yeğlemektedir.
Evrim teorisini ve mekanizmalarını bir dogma ve bir ideoloji haline getirmediklerini iddia eden evrimci bilim adamlarının yapması gereken, deneylerle bakteri kamçısının ya da herhangi başka bir kompleks sistemin doğal seleksiyonla nasıl oluştuğunu göstermektir. Ancak ne bugüne kadar bu tez doğrulanabilmiştir, ne de bundan sonra böyle bir iddianın kanıtlanabilmesi mümkündür. Evrimci biyolog Allen Orr, "biyokimyanın tarihini tekrar oluşturabileceğimize dair hiçbir garantimiz yoktur. Eğer bunu başaramasak bile bu, indirgenemez karmaşıklığın, kademeli evrimin çürütüldüğü anlamına gelmez…" diyerek, evrim teorisini ve doğal seleksiyonu kayıtsız şartsız, peşinen kabul ettiğini göstermektedir.
Bu, son derece tehlikeli ve bilimsellikten çok uzak bir yaklaşımdır. Orr'un bilim adına yaptığı konuşmanın mesajı şudur: "Ben, kompleks biyokimyasal sistemlerin aşamalı bir şekilde oluştuğunu biliyorum, fakat bana 'nasıl' sorusunu sormayın"
Darwinizm'deki en önemli kısırdöngü, hayatın temelini anlamak için kesinlikle yanlış bir çıkış noktası olmasıdır. Gerçek, tabiatta son derece net ve çarpıcı bir şekilde gözler önüne serilmektedir. Tüm sistemler, bakteri kamçısında da görüldüğü gibi üstün bir Yaratıcı tarafından bir amaca yönelik olarak, sonsuz bir akılla dizayn edilmiştir. Bilimin bizleri doğal olarak getirdiği bu nokta, üstün bir Yaratıcı'nın yani Allah'ın varlığını ve gücünü kabullenmek istemeyenleri rahatsız edebilir. Ancak, bilimi bir dogma olarak değil, gerçekleri bulma yolunda önemli bir vasıta olarak gören her bilim adamının varacağı sonuç, evrendeki mükemmel dizaynın tek Yaratıcısı ve sahibinin Allah olduğu olacaktır.