Bilindiği gibi evrim teorisi canlıların sahip oldukları olağanüstü özelliklerin tesadüfen meydana geldiğini savunur. Önceki yazımda bahsettiğim, örümcek ipliği hakkında da evrimcilerin böylesine komik iddiaları vardır. Halbuki ne tesadüfler, ne de başka bir ihtimal, böylesine üstün bir ipliğin bir örümceğin vücudunda var olmasını açıklayamaz.

Görüldüğü gibi örümcek, farklı amaçlar için farklı iplikler üretir. Yalnızca tek bir iplik değil, farklı türde mükemmel dizayna sahip pek çok iplik yapabilir. Üstelik ürettiği ipliklerin yapısı
ise, kullanım amacına göre değişmektedir.
Örümceğin bu ihtiyaçlarından biri ya da birkaçının karşılanmaması dahi, türün sonu demektir. Bir başka deyişle evrimin iddia ettiği gibi örümceğin, sahip olduğu bütün özellikleri zaman içinde kazanmak için bekleyecek hiç vakti yoktur. Örümcek bu üstün mühendislik bilgisine rağmen sadece yapışkan ağ ipliklerini üretemediği takdirde, kurduğu ağ hiçbir işe yaramayacaktır. Yani evrim sürecinin kendisine yapışkan ağ örmeyi binlerce yılda öğretmesini beklemeden, avlanamadığı için ölecektir. Ya da her çeşit iplik üretebilen fakat ağ kurmayı bilmeyen bir örümceğin ise ürettiği iplikler hiçbir işe yaramayacaktır. O da işe yaramaz özellikleri olan bir böcek olarak ölecektir. Bütün iplikleri üretebilse dahi, yumurtalarını koruduğu kese ipliklerini üretememesi halinde bu defa türün devamı kesilecek ve nesil tükenecektir. İşte bu nedenledir ki zamanla gelişme diye birşey söz konusu değildir.
Örümcek iplikleri incelendiğinde son derece olağanüstü bir dizaynla karşılaşılır. İpliklerin hammaddesi keratin adlı proteindir. Bu protein, çeşitli avların sindirilmesi ile elde edilen amino asitlerin sentezlenmesinden elde edilir. Örümceklerin kuyruklarında ipek kesesi denilen altı çift bölüm vardır. Keselerin her birinde ise farklı salgılar üretilir. Bu keselerin salgıları değişik kombinasyonlarda birleşerek, farklı türdeki ipek iplikleri meydana getirirler. Nitekim bu keseler arasında çok büyük bir uyum vardır. Son derece gelişmiş pompa, vana ve basınç sistemleri kullanılır. Üretilen ham ipek, musluk gibi çalışan bölümlerden lif şeklinde dışarı akıtılır ve örümcek bu bölümlerden püskürtme basıncını değiştirebilir. Bu sayede sıvı keratini oluşturan moleküllerin yapısı da değiştirilmiş olur. Valfler üzerindeki kontrol mekanizması sayesinde, iplik üretilirken ipliğin çapı, direnci ve elastikiyeti de değiştirilir. Böylece ipeğin kimyasal yapısı değiştirilmeden, ipliğe istenilen fiziksel özellikler kazandırılır. Eğer iplik üzerinde köklü bir değişim isteniyorsa bir başka bezin kullanımına geçilir. Salgılanan bu iplikçikler arka ayakların mükemmel kullanımı sayesinde istenilen doğrultuda yönlendilirilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta vardır. Bu da, çelikten daha sağlam, kauçuktan daha esnek olan dünyanın en mükemmel malzemesinin bir örümceğin gövdesinde üretimiş olmasıdır. En büyük tekstil fabrikaları, en gelişmiş dokuma tezgahları ve moleküler araştırmalar yapan kimya laboratuvarları bile, örümcek ipliğinin tam benzerini üretmeyi başaramamışlardır.
Bu durumda insanın aklına bir örümceğin bu benzersiz kimyasal yapıyı nasıl tasarladığı, sonra üretim için gerekli olan hammaddelerin kaynağını nasıl tesbit ettiği ve gerekli olan altı farklı temel maddenin üretimini nasıl gerçekleştirdiği sorusu gelir. Ya da örümcek bu karışımı yapacağı eş zamanlı, başınç kontrollü kesecikleri kendisi mi dizayn etmiştir? Elbetteki bunları yapabilecek bir beyne dahi sahip olmayan küçük bir böceğin sayılan bu işlemleri kendi başına yerine getirmesi imkansızdır. Kaldı ki tüm bu işlemlerin ardarda gelen kör tesadüfler sonucuda oluşması da bir o kadar imkansızdır. Açıktır ki örümceğin vücudunda sahip olduğu tüm bu özellikler, ancak gökleri ve yeri yaratan, herşeye belli bir ölçü ve düzen veren Allah (c.c)'ın yaratmasıyla mümkündür:
"…O'na mülkünde ortak yoktur, her şeyi yaratmış, ona bir düzen vermiş, belli bir ölçüyle takdir etmiştir." (Furkan Suresi, 2)