BÜYÜK PATLAMA (BIG BANG)
"Başlangıçta zamanın, uzayın, boşluğun, sesin, ışığın ve maddenin olmadığı bir hiçlik vardı. Sonra büyük patlama (Big Bang) meydana geldi. Ve bir anda zaman, uzay, ışık ve madde yaratıldı."
"Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin yaratandır). O bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "ol" der, o da hemen oluverir" (Bakara Suresi, 117)
"Başlangıçta zamanın, uzayın, boşluğun, sesin, ışığın ve maddenin olmadığı bir hiçlik vardı. Sonra büyük patlama (Big Bang) meydana geldi. Ve bir anda zaman, uzay, ışık ve madde yaratıldı."
"Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin yaratandır). O bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "ol" der, o da hemen oluverir" (Bakara Suresi, 117)

Big Bang teorisinin bazı kesimleri bu denli rahatsız etmesinin nedeni neydi? Bu dev buluşa kadar materyalist felsefeyi savunanlar, maddenin ezeli ve ebedi olduğunu, evrenin bir güç tarafından yaratılamayacağını iddia ettiler, Cenab-ı Allah'ın varlığını inkarda direndiler. Ve bilimsel materyalizm, evrim teorisini de yanına alarak, adeta dine ve Allah'a karşı çok büyük bir propaganda başlattı. Öyle ki, evrenin Allah tarafından yaratıldığını savunanlar, bilimadamı olarak değerlendirilmedi, fikirleri dikkate alınmadı; ta ki Büyük Patlama teorisi ortaya atılıncaya kadar. Evren nasıl meydana geldi sorusu 1900'lü yılların en popüler konusu haline geldi ve bir çok bilimadamı, Big Bang'e karşı bir çok evren modeli oluşturdu. Burada söz konusu olan sadece bilimsel bir buluş değildi. Onları endişelendiren, Big Bang'in insanlığın tüm bakış açısını etkileyecek materyalizmi, evrimi ve diğer tüm ateist düşünceleri ortadan kaldıracak kadar güçlü kanıtlarla donatılmış olması ve tüm madde dünyasının Allah tarafından yaratıldığını kanıtlamasıydı. Big Bang'i kabul etmek yıllarca gözardı edilmiş, küçümsenmiş gerçeklerin de otomatik olarak onaylanmasını gerektiriyordu.
Neydi bu gerçekler?
1) Varolan herşeyin bir anlamı ve bir amacı olmalıydı,
2) Eğer evren varolmuşsa bu, bir amaca yönelik olmalıydı.
Yıllardır rastlantılardan bahseden, olasılık hesapları yapan, evrenin, yaşamın kendiliğinden oluştuğunu savunanlar, tek gerçek olarak kabul ettikleri, gözlemleri ve deneyleriyle artık Allah-u Teala'ya ulaşıyorlardı. Adeta alternatif bir inanç sistemi haline getirdikleri bilim, kendilerine ihanet ediyor ve evrenin üstün kudret sahibi bir Yaratıcı tarafından yaratıldığı, bilimsel çalışmalarla bir kez daha gözler önüne seriliyordu.
Şüphesiz tüm bilimadamlarının, evrenin bir Yaratıcı tarafından yaratıldığı fikrine karşı olduklarını söyleyemeyiz. Büyük patlamayla ortaya çıkan gerçeğin ne kadar büyük olduğunun farkına varan bazı araştırmacılar, verdikleri demeçlerde, buluşun önemini kamuoyuna şu cümlelerle açıklamışlardır.
Ünlü astrofizikçi Hugh Ross, "Zaman olayların meydana geldiği boyuttur. Eğer zaman patlamayla birlikte ortaya çıkmışsa o zaman evreni meydana getiren nedenin kainattaki zaman ve mekandan tamamen bağımsız olması gerekir. Bu bize Yaratıcının evrendeki tüm boyutların üzerinde olduğunu gösteriyor. Aynı zamanda Yaratıcının bazılarının savunduğu gibi evrenin kendisi olmadığını ve evreni kapladığını ancak kainatın içindeki bir güç olmadığını kanıtlıyor." diyerek düşüncelerini aktarırken, bir Yaratıcının varlığını kabul eden fakat hıristiyanlığı benimsemeyen Stephen Hawking, "yaratılışın bilinen fizik kanunlarıyla açıklanamayacağını" itiraf etmek zorunda kalmıştır. Bilim tarihçisi Frederick Burmham ise, bilimin bugünkü durumunu şu sözlerle özetlemiştir; "Şu anda sahip olduğumuz bulgular, kainatın Allah tarafından yaratıldığı düşüncesini, son yüz yıldır üretilen diğer bütün hipotezlerden çok daha fazla mantıklı yapıyor."
Büyük Patlama'nın gerçekleştiğine dair bulunan diğer buluntular ise, materyalistlerin, ateistlerin ürettikleri bilimsel ve felsefi tüm hipotezleri şüpheye yer vermeyecek şekilde çürütmüştür.
Evrenin genişlemesi: Bilimadamları gözlemleri sırasında bazı yıldızların her geçen gün kırmızıya daha fazla yaklaşan renkler yansıttıklarını farkettiler. "Doppler kayması" olarak bilinen bu kanuna göre, uzaydaki cisimler uzaklaştıkça kırmızı renk alıyorlardı. Böylece gezegenlerin, yıldızların durağan olmadığı ve Büyük Patlamayla birlikte evrenin genişlemeye başladığı kanıtlanmıştır. Cenab-ı Allah'ın bu gerçeği, "Biz onu (evreni) genişleticileriz" diyerek Zariyat suresi 47. ayetinde, 1400 sene öncesinden bildirmesi ise mucizenin bir diğer yönüdür.
Kozmik Fon Radyasyonu: Büyük Patlama ile birlikte ortaya çıkan radyasyonun günümüze ulaşan kalıntısıdır. Evrenin her yerinde aynı değerde olması, tüm kainatın tek bir noktadan ve aynı anda genişlemeye başladığının en önemli kanıtıdır.
Bilimadamları da, evrende, böylesine büyük bir patlamanın kalıntılarının bulunması gerektiğini düşünerek araştırmaya koyuldular. Nitekim 1992 yılında NASA'ya ait COBE uydusu kainatın her yerinde aynı oranda (2.7 santigrat derece) kozmik fon radyosyonu buldu. Bu yeni keşif, evreni oluşuran tüm parçaların aynı noktadan genişlemeye başladığını gösteriyordu.
COBE uydusunun gönderdiği sonuçları inceleyen araştırmacıların başkanı olan bilimadamı George Smoot, kozmik fon radyosyonunun bulunmasıyla New York Times gibi büyük gazetelere şu demeci vermiştir: "Şu anda bulduğumuz, evrenin bir başlangıcının olduğunun delilidir...."
Evrenin, sonsuz güç sahibi olan bir Rabbinin olduğunun diğer delilleri ise şöyle sıralanabilir:
1) Kainattaki ve doğadaki bozulmaz matematiksel denge
Ünlü Rus fizikçi Alexander Polyakov verdiği bir demeçte, kainattaki müthiş matematik dengesine duyduğu hayranlığı şöyle dile getirmiştir: "Doğanın olabilecek en mükemmel matematik dengeler üzerine kurulu olduğundan eminiz, çünkü hepsini Allah yaratmıştır."
2) Dünyadaki her türlü sistemin canlılığı destekleyecek şekilde olması,
3) Başlangıçtaki tüm dengelerin, hesapların evrenin ve dünyanın oluşumundaki yaşamın oluşmasına yönelik olması.
Astrofizikçi Paul Davies ise evrendeki dengelerin özelliklerini şu sözlerle açıklamıştır:
"Doğadaki varlıkların sahip olduğu fizik denklemleri, içlerinde güzelliği, inceliği ve basitliği barındırır. Bu bile bana bu kainattan ve tüm bu yasalardan sorumlu olan bir Allah'ın varlığını kanıtlamaya yeter."
Böylece Big Bang teorisiyle birlikte sadece bilimsel nedenlerin gücüne iman etmiş olan bilimadamları için, hikaye bir kabusa dönüşmüş oldu. Son üç yüzyıldır, gerçek bilgiye ulaşmak için çabalayan araştırmacılar, sonuca ulaştıklarında iman edenlerin bu gerçeği yüzyıllardır bildiklerini gördüler.
Biz müslümanlar için Big Bang teorisi, ayetlerle bize ulaşan, her zaman bildiğimiz ve iman ettiğimiz gerçeklerin teyidinden başka bir şey değildir.
Rabbimiz yarattığı tüm canlılara karşı en merhametli ve bağışlayıcı olandır. Evrendeki akıl, güzellik, sadelik ve incelik ise Allah'ın kullarına karşı olan rahmetinin en büyük kanıtıdır.