KUŞLAR ALEMİNİN MİSAFİRPERVELERİ
Cenab-ı Allah'ın benzersiz olarak yarattığı kainat içerisinde hakim olan sanat ve düzen, O'nun yaratışındaki olağanüstülüğün en güzel kanıtlarından birini teşkil etmektedir. Doğadaki iman hakikatleri incelendiğinde insan, hem etrafındaki canlıları hem de kendisini daha iyi tanıyacak ve her detayda kusursuz bir plan ve sanat ile karşılaşacaktır. Yeryüzünde değişik türleri ve gözalıcı görünümleriyle insanda hayranlık uyandıran canlılardan biri olan kuşlar da, bu plan ve sanatın tecelli ettiği en dikkat çekici varlıklardan biridir.
Cenab-ı Allah'ın benzersiz olarak yarattığı kainat içerisinde hakim olan sanat ve düzen, O'nun yaratışındaki olağanüstülüğün en güzel kanıtlarından birini teşkil etmektedir. Doğadaki iman hakikatleri incelendiğinde insan, hem etrafındaki canlıları hem de kendisini daha iyi tanıyacak ve her detayda kusursuz bir plan ve sanat ile karşılaşacaktır. Yeryüzünde değişik türleri ve gözalıcı görünümleriyle insanda hayranlık uyandıran canlılardan biri olan kuşlar da, bu plan ve sanatın tecelli ettiği en dikkat çekici varlıklardan biridir.
Doğada koloniler halinde yaşayan kuşların özellikle beslenmelerine ait detaylar son derece ilginçtir. Nitekim bu sosyal yaşam içerisinde birbirlerine karşı gösterdikleri inanılmaz fedakarlık örnekleri insanı hayrete düşürmektedir. Adeta keskin bir zeka ve akla sahipmişçesine hareket eden bu kuşlar, yuvalarını kurarken yada kolonilerini düşmanlarına karşı savunurken gösterdikleri akıl örneklerini aynı zamanda beslenirken de kullanırlar. Buna verilecek en güzel örneklerden biri de, kuşlar aleminin bir üyesi olan "Afrika Kuşları"dır.

Bu hayvanların böylesine üstün bir fedakarlığı gösterebilecek bir akla ve iradeye sahip olmadıkları düşünüldüğünde akla ilk gelen, sıranın en başında bulunan kuşun, topladığı meyveyi yalnızca kendisine ayırabileceği ve böylece sürünün tüm beslenme düzeninin de bozulabileceği ihtimalidir. Üstelik kuşların çoğu, yiyecek bulmanın verdiği heyecanla dallardaki meyvelere birikebilir, sıralanış biçimlerini unutup düzenin tamamen bozulmasına yol açabilirlerdi. Bu elbetteki insan gibi güçlü bir iradeye sahip olmayan Afrika Kuşları açısından son derece makuldür. Üstelik tüm sürüdeki kuşların da buldukları meyveleri öncelikle kendilerine ayırmaları beklenirken, bu hayvanlar hiç görülmedik bir düzen ve disiplin içerisinde, sürünün beslenmesi için olabilecek en uygun yöntemi uygulamaktadırlar. Nitekim dal üzerindeki bu sıralanışta kuşlardan hiçbiri bu düzeni bozacak bir tavır içerisinde bulunmaz. Halbuki tüm kuşlar, aralarındaki bu akılalmaz disiplini bir yana bırakıp, sıranın en başındaki kuşun topladığı meyvelere karşı saldırgan bir tutum içerisinde de olabilirlerdi. Bu küçücük kuşların akla durgunluk veren böyle bir fedakarlık örneği sergilemeleri, Cenab-ı Allah'ın doğada tecelli ettirdiği çok büyük mucizelerinden biridir. Nitekim kendilerine vahyedilen bu yöntem sayesinde, dal üzerinde sıralanan kuşlardan hiçbiri aç kalmamış ve en hayati ihtiyaçlarından biri olan beslenmelerini de sağlamış olurlar. Ancak yapılan bu yardımlaşma, yine de tüm sürünün bir kerede beslenmesine olanak sağlamaz. Çünkü kuşların üzerine kondukları daldaki meyveler, genelde sürünün içerdiği sayıdan çok daha azdır. Bu yüzden kuşlar her ne kadar topladıkları meyveleri ağızdan ağıza geçirmek suretiyle birbirlerine nakletseler de, sürünün bir bölümü yeterli meyve olmadığından aç kalacaktır.
Elbette ki Rabbimiz, Afrika Kuşları açısından oluşabilecek her türlü problemi daha en başından çözümlemiş ve bu kuşlara her seferinde tüm sürü üyelerinin eşit rızıklanmalarını sağlayan bir yöntem ilham etmiştir. Nitekim Afrika Kuşları yiyecek ihtiyaçlarını karşılamak için meyve dallarına konduklarında, bu sefer dalların meyvelere yakın olan kısımlarına, daha önce sıranın en sonunda kalmış ve yeterince beslenememiş olanları konar ve dağıtım işine ilk önce onlar başlar. Topluluğu oluşturan bütün kuşların birbirlerine çok fazla benzemesine rağmen, bu hayvanlar beslenmeleri esnasında, aralarından hangilerinin yeterince beslenip beslenmediğini bilebilmekte ve bir sonraki seferde bu kuşlara öncelik tanımaktadırlar. Zira bir önceki uçuşlarında sıranın en başında yer almış olanlar, tekrar başa geçmek isteyebilir ve sürü içerisinde büyük bir kargaşa da çıkartabilirlerdi. Ancak son derece büyük bir titizlikle, kendilerine vahyedilen bu görevi uygulayan Afrika kuşları, aralarında hiçbir isyankar tavra izin vermeden, Rabbimizin doğada sergilediği mükemmel bir ahlak örneğini de bizlere gösterirler.
Böylelikle sürüdeki tüm kuşlar, kısa bir süre içinde tüm yemek ihtiyaçlarını karşılamış olurlar. Şayet Afrika Kuşları'nın böylesine üstün bir fedakarlığa bağlı bir sistemleri olmasaydı, elbetteki doğada yaşama şansları hayli azalmış olacaktı. Kaldı ki bu kuşların her yeni doğan nesli, sürünün diğer bireylerinin yaşaması pahasına her türlü fedakarlığa katlanarak Cenab-ı Allah'ın Kasim (Rızıkları, nimetleri nihayet adalet ve rahmet içinde taksim eden) sıfatını üzerlerinde tecelli ettirirler. Küçücük kuşlarda tecelli eden bu olağanüstü fedakarlık ve yardımlaşma anlayışı, Cenab-ı Allah tarafından müminleri düşünmeye teşvik edecek bir vesile olarak yaratılmaktadır.
İnsan gibi bir akla ve zekaya sahip olmamalarına rağmen, böylesine organize bir yardımlaşmayı planlayabilmeleri, üstelik sürünün tüm üyelerinin her konuda olduğu gibi bu konuda da ortaklaşa hareket etmeleri, ancak Cenab-ı Allah'ın bu kuşlar üzerindeki ilhamı ile gerçekleşebilmektedir.
Kuşların beslenirken birbirlerine gösterdikleri öncelik, Yeni Zelanda'da yaşayan "Hula" isimli bir karga cinsinde de oldukça şaşırtıcı bir tarzda görülmektedir. Hulalar ağaçların gövdelerine yerleşmiş olan küçük kurtçukları yiyerek beslenirler. Temel besin kaynaklarından birini oluşturan kurtçukların avlanması ise, Cenab-ı Allah'ın ağacın sert kabuğunu rahatlıkla delebilmeleri için özel olarak yarattığı kalın ve kavisli gagaları sayesinde olur. Kurtçukları avlama işlemine ilk olarak erkek Hula başlar. Ağacın iç bölmesinde yer alan kurtçuklara ulaşabilmek için erkek Hula, öncelikle ağaç gövdesinde büyük bir delik açar. Ancak kurtçukları yakalayabilmek için yapılan bu işlemde kuşun gagası ne kadar kuvvetli olursa olsun belli bir noktada yetersiz kalmaktadır. Çünkü erkek Hulanın gagası, kurdun bulunduğu iç bölmeye ulaşabilecek kadar yeterli bir uzunluğa sahip değildir. Bu yüzden de ne kadar derin ve büyük bir oyuk açarsa açsın, ağacın iç kısımlarına yerleşmiş olan kurtçuklara tek başına ulaşamayacaktır. Elbetteki ilk bakışta, kuşun tüm çabalarının boşa gitmesi, hatta temel besinlerinden biri olan kurtçuklara ulaşamadığı için açlıktan ölmesi de söz konusudur. Ancak yarattığı herşeyi bir hikmet üzere vareden ve Rezzak (Rızık Veren) sıfatını tüm alemlerde tecelli ettiren Rabbimiz, bu canlıyı da böylesine hayati bir sorunla karşı karşıya bırakmamış ve onu dişi Hula ile desteklemiştir. Hayvanlar alemindeki bu olağanüstü yardımlaşmada dişi Hulaya düşen görev oldukça önemlidir. Erkek Hulaya göre çok daha uzun ve ince bir gagaya sahip olan dişi Hula, erkek karganın açmış olduğu delikten gagasını içeri uzatarak delikteki kurdu rahatlıkla dışarıya çıkartır. Cenab-ı Allah'ın birbirlerine en uygun tarzda yarattığı bu iki canlının ortaklaşa yürüttükleri çalışma, bundan sonra daha da ilginçleşir. Nitekim dişi Hulanın yakaladığı kurdun hepsini kendisine ayıracağı düşünülürken, bu hayvan kendisinden hiç beklenmeyen bir tavır sergileyerek kurdu gagasıyla iki parçaya böler ve bir kısmını erkek Hulaya ikram eder. Her iki Hulanın yaptığı bu işbirliği ve gösterdikleri inanılmaz uyum, doğadaki olağanüstü yardımlaşmalardan yalnızca birini oluşturmaktadır.
Bu hayvanlar fiziki özelliklerini Cenab-ı Allah'ın kendilerine ilham etmiş olduğu mükemmel bir yöntemle birleştirerek doğadaki yaratılış mucizelerinden birini daha gözler önüne sererler.
Hiç şüphesiz tüm canlılar üzerindeki bu yardımlaşma örneklerinin hikmetlerinden birisi de müminleri tefekküre sevketmek ve bu olaydaki Allah'ın delillerini görmelerini sağlamaktır.