Allah yeryüzündeki bütün canlıları birbirinden farklı özellikler ile yaratmıştır. Rengarenk kuşlar, binlerce türüyle küçücük böcekler, tasarım harikaları meydana getiren örümcekler ve hepsinin birbirinden farklı vücut yapıları, yaşam tarzları, sahip oldukları kompleks sistemler ve mucizevi maharetler Allah'ın sonsuz ilminin dellileridir.

Sayısız canlı çeşidi gibi, tesadüfen varolmanın imkansız olduğunu gösteren, yaratılış delillerinden birisi de ışık saçan canlılardır.
Birbirinden şaşırtıcı yönleri ve akıl gösterileri ile birer tasarım harikası olan bu balıklar okyanusların diplerinde yaşar ve o karanlık ortamı yaydıkları ışık ile aydınlatırlar. Işıklı balıkların bu şekilde ışık yayıp, parlamalarının bir çok hikmeti vardır.
Bu canlılar yaydıkları ışık sayesinde avlanarak beslenirler. Bu olay, balıkçıların oltalarının uçlarına parlak renklerle boyanmış yapma balık takmalarına benzer. Bu konuda iyi bir örnek Olta balığıdır. Bu balık başında parıldayan bir çubuğa sahiptir. Bu çubuk avını etkilemek içindir. Meraklı av parıldayan çubuğa yeteri kadar yaklaştığında ise olta balığı avını yakalar.
Işık saçan su canlılarının birçoğu ışıklarını kamuflaj için kullanırlar. Çünkü ışık onların net bir şekilde görülmelerini ve hangi cinsten olduklarının anlaşılmasını engeller.
Kamuflaj sağlamalarındaki aşamalar ise başlıbaşına birer mucizedir. Derin deniz canlılarının gözleri çoğunlukla, yukarıdan geçen başka bir canlıyı görebilecek şekilde yukarı doğrudur. Böylece alttan bakan düşmanlar, deniz yüzeyinden gelen doğal ışık zemininde koyu renk bir canlının geçişini derhal farkedecektir. Çünkü normal şartlarda deniz altına inen ışık hüzmesinden dolayı sudaki her canlı bir silüet olarak görünecek, böylece kendisini yakalamak isteyen hayvana davetiye çıkartmış olacaktır.
Oysa ışık saçan bir canlı kendisini düşmanından, biyoışıldaklarını yüzeyden aşağı doğru süzülen ışıkla dengeleyerek kurtarır. "Işık saçanlar"ın karınlarındaki ışık organları, onların deniz yüzeyinden gelen ışığa karşı bir karaltı olarak görülmelerini önlemektedir.
İşte bu ışık organlarının karınlarında yer alması çok önemli bir ayrıcalıktır. Eğer bu organlar karınlarında değil sırtlarında olsaydı, bu durumda onlara üstten bakan düşmanlar, deniz diplerinin koyu karanlık zemininde onları kolaylıkla farkedebileceklerdi.
Oysa gün ışığında yanan bir ampul nasıl güç farkediliyorsa, ışıklı canlıların doğru yöne doğru yaydıkları ışık da onların görülmelerini o derece güçleştirmektedir.
Işığını düşmanından korunmak için kullanan tasarım harikası bir örnek de Polynoid kurtçuğudur. Bu hayvan, düşmanını kandırmak için saldırıya uğradığı an vücudundan bir parça bırakır. Vücudundan kopan bu parça ışık saçmaktadır. Böylece dikkati bu parlayan sahte yeme kayan düşman buraya saldırır. Bu sırada kurtçuk çoktan kaçmıştır bile.
Polynoid kurtçuğu hayatını kurtarmak için vücudundan ayırdığı bu parçayı daha sonra yenileyebilme yeteneğine de sahiptir.
Ayrıca Polynoid düşmanı yaktığı parça ile oyalarken kendisi o bölgeden düşman kendisini farketmesin diye hiç ışık yakmadan, hızla uzaklaşmaktadır. Elbette burada yapılan planın, gösterilen aklın, Polynoid'in vucudundaki harika tasarımın bir tek sahibi yaratıcısı vardır ve O yaratıcı göklerin yerin ve ikisi arasında bulunan herşeyin sahibi ve yaratıcısı olan Allah'tır.
Işık sinyallerinin önemli görevlerinden biri de çevreyi aydınlatmaktır. Bilindiği gibi denizlerin derinlikleri kapkaranlıktır. Denizin derinliği daha da arttıkça, suyun emdiği ve dağıttığı ışık logaritmik olarak azalır; örneğin derinlik 100 kat arttıkça, ışık da 2 kat azalır, yani yarıya iner.
Işık saçan canlılar işte bu zifiri karanlık dünyada yaşamlarını sürdürebilmek için kendi ışıklarını kendileri oluşturmaktadırlar. Peki böylesi özel bir ayarlama tesadüflerin ardarda eklenmesi sonucunda oluşmuş olabilir mi?
Bunu ayarlayabilmesi için içinde yaşadığı ortamın zifiri karanlık olacağını ve bu karanlıkta mutlaka bir ışığa ihtiyaç duyacağını önceden bilmesi gerekir. Üstelik kendisinden sonraki nesilleri de düşünerek uzun vadeli ve köklü tedbir almalıdır. Ayrıca bu tedbirleri alana kadar nasıl yaşamıştır? Neslini nasıl devam ettirmiştir? Anlaşıldığı gibi bu canlının karın bölgesinden ışık çıkarmasına sebep olan özel yapı olmaksızın var olmasına imkan yoktur.
Bu özel yapı bir ışık saçıcı organdır ve çoğunda sindirim sisteminden çıkan bir baloncuktur. Işık organı minik deliklerle veya sindirim kanalı yoluyla çevreye açılır. Bu ışık organları da, sinirlerin kontrolündedir; yani sinir sisteminin çalışma temposu ışımayı azaltıp çoğaltabilir. Bu kontrol onların çok işine yaramaktadır. Bir örneği yukarıda anlatılan Polynoid kurtçuğudur.
Denizin derinlerinde yaşayan bu canlıların ışık saçmalarının en önemli nedenlerinden biri hiç kuşkusuz düşmanları korkutmaktır. Zira kendilerinden büyük ve saldırgan hayvanlara karşı kullanabilecekleri ne bir zıpkına, ne de bir ağa sahiptirler. Tek silahları - ve aslında en etkili olanı - karın bölgelerinden çıkardıkları ışıktır.
Örneğin "ateş planktonları" olarak adlandırılan tek hücreli yosunlar 'tepegöz' denen kabukluların ana besinidirler. Ancak bu yosunlar ışık saçarak tepegözleri korkutup kaçırabilmektedirler. Ateş planktonları, en küçük bir sarsıntıda bile 100 milisaniye süren bir ışık saçarlar. İşte beklemedikleri bir anda bu ışıklarla karşılaşan tepegözler de yosunu yemekten vazgeçerler.
Atolla ve Periphylla denizanaları ise düşman saldırısına uğradıklarında bütün vücutlarını derhal aydınlatıverirler. Bu türün özelliği ışıklarını yakıp söndürmesidir. Tam avını yutmaya hazırlanırken karşısında selektör gibi yanıp sönen bu ilginç denizanalarını gören saldırgan, doğal olarak ardına bakmadan kaçmaya başlar.
Elbette ki uygulanan bu yöntemlerin hiç biri tesadüfler ile açıklanamaz. Doğru ve hak olan, herşeyi yaratanın, her ayrıntıyı yerli yerince takdir eden Allah'ın onlara bütün bu yetenekleri var oluş anlarından itibaren bahşetmiş olduğudur. Her canlının sahip olduğu her özellikte Allah'ın ilmi tecelli etmektedir. Bediüzzaman Said Nursi evrendeki düzenin Allah'ın ilmine delil olduğunu şöyle izah etmiştir:
"Bütün kainattaki masnuatta -cüz'i, külli - seyyarattan, ta kandaki kureyvat-I hamra ve beyzaya kadar herşeyde gayet düzgün bir ölçü, mütenasip bir mizan bulunması bedahetle mühit bir ilme delalet ve kat'i şehadet eder." (El-Huccetü'z-Zehra, s.86)