ALIŞILMIŞIN DIŞINDA
Bütün canlıları, kendilerine yararlı yada gerekli işlere yönlendiren şüphesiz Allah'ın ilhamıdır. Bu ilhamın tecellilerini her hayvanda farklı görürüz. Bu farklılıklara verilebilecek en güzel örneklerden biri, örümceğin ördüğü ağdır. Bazı örümceklerin ördüğü ağ "balık ağı" şeklindedir. Bir kısmı ise ağlarını ince uçlu huniler biçiminde yapar. Örümceğin her türünün yaptığı ağ, sadece bu türe özgü değişik bir şekil ve desene sahiptir. Hiç kimsenin öğretmemesine rağmen her örümcek, yapacağı ağın biçimini bilir. Üstelik kendi özel malzemesini kendisi üretir. Sonra onu ihtiyacına en uygun şekilde örer ve çok büyük br titizlikle avını elde etmek için kullanır. Her örümcek vücudunda son derece değişik bir sıvı üretildiğini ve bununla kendisinden başka hiç kimsenin yapamayacağı gibi bir ağ sistemi kurabileceğini bilir. Daha en baştan, yapacağı ağın şeklini, desenini ve büyüklüğünü kafasında planlayarak işe başlar. Bu karmaşık şeklin yapımını, sadece seyrederek anlamak bile, bir insan için oldukça zordur.
Buna benzer başka bir örnek ise tırtıllardır. Tırtılların çoğu Allah'ın kendilerine rızık olarak verdiği belirli bir bitki türü ile beslenirler. Bu bitki tükenirse yeniden aramaya koyulurlar. Açlıktan ölecek dereceye gelseler bile başka bir bitki yemezler. Tırtılın, besini olan bitkiyi tanımasıyla başlayan bu hayret verici olay, önündeki yüzlerce benzer yaprağın arasından sadece kendisininkini seçmesiyle daha da büyük bir mucizeye dönüşür.Bir insanın önüne 20- 30 ayrı cins ağaç yaprağı konulsa, hiç bir teknik bilgiye sahip değilken bunları ayırt etmesi imkansızdır . Fakat tırtıllar, binlerce yaprağın içinden kendi işlerine yarayacak olanı rahatlıkla bulabilirler.
Kuşların, yuva yapımında belirli bir teknik uygulayıp, bu tekniği yüzyıllardır devam ettirmeleri de son derece şaşırtıcı bir konudur. Bir kuluçka makinesinde yumurtadan çıkarılıp, labaratuar koşullarında büyümesi sağlanan bir kuş bile, hiç görmediği ve daha önce uygulamadığı halde, ailesine bilinen klasik şekliyle bir kuş yuvası inşa edebilir.. Öyleki ne yağmur ne rüzgar kolay kolay bu evi bozamaz.
Bu olağanüstülük, som balıklarının yaşantısında da görülür. Som balığı yavruları, belirli bir yaşa ve büyüklüğe erişene kadar nehirlerde yaşarlar. Daha sonra sebebi bilinmeyen bir kararla doğdukları nehri terkederek, denize doğru yüzmeye başlarlar. Açık denizlerde belirli bir süre yaşayan som balıkları, yumurtlama mevsimi geldiğinde tekrar doğdukları nehre doğru yola çıkar ve uzun bir yolculuktan sonra doğdukları bölgeye gelince burada yavrularlar.Deniz altında ne güneşi ne yıldızları ne de herhangi bir mekanı yön tayinininde kullanma imkanı olmayan bu balıkların ,her yerin birbirine benzediği yüzlerce kilometrelik bir yoldan giderek doğdukları yeri bulabilmeleri hiç bir şekilde açıklanamamaktadır.
Hayvanların bu tür davranışları ortam ve koşullara göre muazzam bir değişiklik gösterir. Ortama göre tavır değiştiren canlılardan biri olan yengeç, şeytan minaresi gibi kabuklu deniz hayvanlarının attığı kabukların içine saklanır. Bu, yengecin, denizin derinliklerindeki tehlikelere karşı almış olduğu bir güvenlik tedbiridir . Oysa boş bir akvaryumun içine yerleştirildiğinde durum değişir ve yengeç kendisine başka bir korunma yöntemi bulur. Nitekim içinde bulunduğu akvaryumun camına vurulduğunda ilk günler kabuğunun içine çekilen yengeç, bir kaç gün sonra vurma sesinin bir tehlike teşkil etmediğini anlar ve içine çekilmekten vazgeçer. Yengecin, durumun farklılığına göre yöntem değiştirmesindeki akılcılık ve isabet gerçekten mucizevidir. Sürekli aynı davranışı tekrarlarken ani bir kararla bundan vazgeçip bir daha tekrarlamamasının sebebi, içinde bulunduğu duruma bu tavrı daha uygun görmesinden ibarettir.
Bunlar, o derece karmaşık ve o derece yerinde davranışladır ki bu hayvanlarda akıl olmadığını düşünmek gerçekten zordur.Cenab-ı Allah ,aklını ve yeteneklerini Allah'ın kendisine bahşettiğini unutup gaflete dalan insanlara bu hayvanlardaki örneklerle güzel bir ibret göstermektir.