
Irmağın üzerinde yüzen beyaz nilüferlerin polenleri, büyük yapraklarının ortasında kalan küçük bir yumrunun içinde saklıdır. Yağmur ormanlarında yetişen bu büyük çiçek, nehrin üzerine yayılabilmek için yumrunun içindeki polenleri diğer nilüferlere taşımak zorundadır. Ancak bunu kendi başına yapma imkanına sahip olmayan amazon nilüferleri, bu alışverişi gerçekleştirebilmek için etrafta uçuşan kın kanatlıları kullanır. Etrafı begonyalar, orkideler, manalyolar ve birçok mükemmel çiçekle çevrili olan binlerce kilometre uzunluğundaki bu dev ırmağın bulunduğu bölgelerde, çok sayıda kın kanatlı türüne rastlanır. Lezzetli şerbetler salgılayan ve protein yüklü polenler taşıyan çiçekler arasında daldan dala gezen bu kınkanatlılar, çoğu zaman kalabalık gruplar halinde bir çiçeğe konarak ondan besin depo etmeye başlarlar. Ancak amazonun nemli ve sıcak ortamlarında yaşayan bu böceklerin, etraftaki sayısız çiçeğe rağmen özellikle akın akın ırmağın üzerindeki dev nilüferlere doğru geldikleri görülmüştür. Nehrin bu görkemli çiçeğine karşı özel merakı olan kınkanatlıların bu ilgisinin sebebi, ancak böceklerin hayatı araştırıldığında öğrenilebilmiştir.
Çiçeklerden kendisine besin toparlayabilmek için aceleci bir arayış içine giren kınkanatlıların nilüferlere olan düşkünlüklerinin sebebi, bu böceklerin beyaz renge karşı özel bir zaaflarının olmasıdır. Bu nedenle gece karanlığında karbeyaz rengi ve etrafa yayılan keskin kokusuyla oldukça dikkat çekici olan nilüferler, kınkanatlıların en çok rağbet ettiği bitkilerden birisidir. Kınkanatlıların kendisine olan düşkünlüğünün farkındaymışçasına hareket eden nilüferler ise onların bu zaafından faydalanarak mucizevi bir akıl gösterisinde bulunurlar. Sürekli etrafında uçuşup üzerine konmaya çalışan kınkanatlılara çiçeğinin ortasındaki yumrudan bol miktarda şeker ve nişasta sunan amazon nilüferleri, yaptıkları bu özel ikramla onları adeta kendilerine davet ederler. Büyük beyaz yaprakların ortasından kendilerine sunulan şekerli besini yemeye gelen misafirler ise kısa sürede bu yumrunun üzerinde toplanarak bitkinin ikramından faydalanmaya çalışırlar. Nehrin üzerinde buldukları şekerli nişasta deposundan besin toplayan kınkanatlılar bu önemli işle meşgulken nilüfer, neslini devam ettirebilmek için yaptığı inanılmaz bir planı araştırmacıların hayret dolu bakışlarının altında uygulamaya başlar.
Yağmur ormanlarında yetişen bu ihtişamlı çiçek gece olunca, misafirlerin etrafını saran taç yapraklarını onların dikkatini çekmeden yavaş yavaş yukarı doğru kaldırmaya başlar. Yumrunun üzerinde birikmiş olan kınkanatlılar kendi işleri ile ilgilenirken, bir süre sonra etraflarını saran yapraklar tümüyle kapanır ve onları bu bölgeye hapseder. Böylece böceklerin kaçma riskini ortadan kaldırmış olan amazon nilüferi, içerdeki misafirler yemeklerini yemekle meşgulken onlara son derece ilginç bir ikramda daha bulunur. Taç yapraklarının içinde kalan böceklerin bulunduğu yer, birden bire polen tozlarıyla dolmaya başlar. Bütün gün boyunca misafirlerinin üzerine polenlerini döken nilüferler, ertesi gecenin gelmesiyle yapraklarını geri açar ve her yerine polen bulaşmış olan kınkanatlıların dışarı çıkmasına müsade ederler. Böylece istemeden de olsa nilüferlerin polenlerini yüklenmiş olan kınkanatlılar, oradan ayrılırlar. Amazon ormanlarında yetişen sayısız renkteki çiçeğin içinde özellikle beyaz olanları arayıp bulan bu böcekler, yeni bir karbeyaz nilüfere doğru ilerleyerek taşıdıkları polenleri ona bırakır ve görevlerini tamamlamış olurlar. Ancak Nilüferlerin böyle bir planı yapabilmesi için, polen dökerken böceklerin kaçabileceğini tahmin etmesi, böyle bir durumda neslinin devamı tehlikeye gireceği için bir önlem alması gerektiğini düşünmesi, bunun için en akılcı çözümün taç yapraklarını böceklerin üzerine kapamak olacağını tasarlaması ve her şeyden önemlisi de yapraklarını istediği gibi hareket ettirebileceği bir hakimiyete sahip olabilmesi gerekmektedir. Nilüferler ise polenlerini yaymak için böylesine detaylı ve akılcı bir planı yapabilecek zeka, akıl ve iradeye hiç bir şekilde sahip değillerdir.
Buna rağmen keskin kokusu ve görünümüyle bulunduğu yerde hemen fark edilen nilüferlerin akılcı planı, burada sona ermez. Polenlerini kınkanatlılarla yollayıp amacına ulaşan bitki, böceklerin bembeyaz rengine kapılıp tekrar kendisine geri dönmemesi ve polenlerini başka nilüferlere ulaştırması için inanılmaz bir tedbir alır. Bilim adamlarını büyük bir şaşkınlığa düşüren ve olağanüstü bir akıl gösterisi olan bu tedbir, bitkiler aleminde hüküm süren mucizevi hayatın en çarpıcı örneklerinden biridir. Pürüzsüz bir beyazlığa sahip olan nilüfer çiçeği içine hapsettiği misafirlerinin üzerine gece boyunca polen dökerken, biryandan da yavaş yavaş rengini değiştirmeye başlar. Ertesi geceye girildiğinde ve böceklerin dışarı çıkması için taç yaprakları açıldığında bir gece önce karbeyaz olan nilüfer artık pembe renklidir. Bu inanılmaz değişim sonucunda bitki, pembe rengi tercih etmeyeceklerini bildiği kınkanatlıların kendisine geri dönmesini engelleyerek diğer beyaz nilüferlere gitmesini sağlar. Böylece polenlerini yaymayı başaran Amazon nilüferleri neslini kolayca devam ettirir. Ancak insani bir şuura sahip olmayan böylesine aciz bir bitkinin, karşısındaki böceğin hangi rengi sevdiğini tahmin edip, buna göre renk değiştirme taktiği uygulayarak sonra da onu başka nilüferlere yönlendirebilmesini kendi aklına bağlamak, şüphesiz ki imkansızdır.
Her ayrıntısında muazzam bir aklın tecelli ettiği bu plan, bilim adamlarının açıklama getiremedikleri sayısız yaratılış delillinden sadece bir tanesidir. Bu bitkinin neslinin devamını sağlayabilmesi, polenlerini başka nilüferlere ulaştırabilmesine bağlıdır. Ancak hareket kabiliyeti ve etrafı görebilme özelliği olmadığı için bunu kendi başına yapabilmesi imkansızdır. Bilim adamlarının açıklayamadıkları ise, böyle bir durumda yapılabilecek en akılcı ve en mantıklı planı, bunu tasarlayabilecek bir şuura sahip olmayan bir bitkinin nasıl yapabildiğidir.
Nilüfer bitkisi yaptığı bu plana göre en başta, polenlerin olduğu yere böcekleri çeken şekerli bir madde yerleştirir. Kınkanatlıların üzerine biriktiğini anladığında ise hemen harekete geçerek yapraklarını kapamaya başlar. Ancak bu bitkinin kınkanatlıların neyle beslendiklerini herhangi birinden öğrenme yada araştırma imkanı yoktur. Ayrıca amazon nilüferleri yapraklarını kaparken, içeride hapsedeceği böceklerin, beyaz rengi seven kınkanatlılardan olduğunu da bilmek zorundadır. Çünkü bu türün dışında başka herhangi bir böceğin, beyaz renkli çiçekleri tercih etmeme dolayısıyla da polenleri nilüferler yerine başka bir bitkiye bırakma riski vardır. Bu ise polenlerin diğer nilüfer çiçeklerine ulaşamamasına ve bu bitkini neslini devam ettiremesine sebep olacaktır. Halbuki amazon nilüferi yıllardır, renginde, kokusunda ve şeklinde hiçbir değişiklik olmaksızın neslini devam ettirir ve bunun için de hep aynı yöntemi kullanır. Bütün bu ayrıntıların hesaba katıldığı böyle bir planın yapılabilmesi açık bir şuur, pratik bir zeka ve güçlü bir akıl gerektirir. Halbuki nilüfer bitkisi bu özelliklerin hiçbirisine sahip değildir. Bu durumun farkında olan bilim adamları araştırdıkları her canlıda olduğu gibi bu bitkinin de, sonsuz bir akla tabi olarak yaşadığını ve bu aklın sahibinin herşeyi yapmaya kadır bir güce de sahip olduğunu kabullenmek durumda kalmışlardır.
Amazonun üzerinde yaşayan ve dünyanın en gösterişli çiçeklerinden biri olan nilüferlerin hayatında görülen bu kusursuzluk, Allah'ın bütün kainata hakim kıldığı uyum ve mükkemmelliği insanların açıkça gördüğü çok güzel bir örnektir.. Bunun gibi pekçok canlının hayatını inceleyen bilim adamları gördükleri hayranlık verici gerçeklerin ancak Yüce bir Yaratıcının sanatı, kudreti ve tüm kainatı olan hakimiyeti ile açıklanabileceğine her geçen gün bir kere daha şahit olmaktadırlar