YOKLUKTAN VARLIĞA GEÇİŞ
Maddenin atomlardan oluştuğunu hemen herkes bilmektedir. Ancak atom, üzerinden bir çırpıda geçilemeyecek kadar mükemmel bir yapıya ve şaşırtıcı detaylara sahiptir. Nasıl ki evren, içindeki galaksiler, güneş sistemleri, yıldızlar ve gezegenlerle uçsuz bucaksız bir büyüklüğe ve bir o kadar da hassas dengelere sahipse, atom da mikro dünyada aynı uçsuz bucaksız derinliğe ve kritik dengelere sahiptir.
Yakın zamana kadar atom, maddenin en küçük ve bölünmeyen parçası olarak kabul ediliyordu. Ancak yapılan araştırmalar atomun da bir çok alt parçacıktan oluştuğunu ortaya koydu. Hatta öyleki atomun derinliklerine inildiğinde adeta bir okyanus gibi olduğu görüldü. Üstelik karşılaşılan her ayrıntı kompleks özelliklere sahipti. Bu durum karşısında insanoğluna Allah'ın yaratışını ve büyüklüğünü tasdiklemekten başka alternatif kalmıyordu. Böylece makro alemin her köşesinde göze çarpan yaratılış delilleri ve hayret verici düzen, atomun içinde de aynı şekilde kendini gösteriyordu. Bu eşşsiz düzen ve uyum karşısında inananlar için yapılacak şey, Kuran'da şöyle bildirilmiştir:
Rabbinin yüce ismini tesbih et, ki O, yarattı, 'bir düzen içinde biçim verdi', (A'la Suresi, 1-2)
Atomun derinliklerine inildiğinde ilk dikkati çeken şey içindeki büyük boşluktur. Başka bir deyişle atomun çekirdeği ile çekirdek etrafında dönen elektronlar arasında çok büyük bir mesafe vardır ve bu arada başka birşey yoktur. İnsan aklının kavrama sınırlarını zorlayan bir uzaklıktır bu… Şöyle ki, "atomun büyüklüğü 1 santimetrenin milyonda birinin yüzde biridir. Çekirdek ise bu boyuttan tam 100.000 kez daha da küçüktür. Bu boyutları ortaya çıkaran fizikçiler maddenin gerçekten bomboş halde olduğunu anlamakta gecikmediler." Bunu şöyle de ifade edebiliriz; "çapı 1 cm olan küçük bir bilyayı, çekirdeğe en yakın olan bir elektron olarak düşünürseniz, çekirdek bu bilyadan 1 km ötede bulunacaktır." Sonuç olarak atomun %99.95'i boşluktur. İşte bu gerçek, maddenin ezeli, ebedi ve mutlak bir varlık olduğunu iddia ederek onu ilahlaştıran materyalistlere büyük bir darbe indirmiştir.
Çünkü çevrenizde gördüğünüz herşey hava, su, hayvanlar, bitkiler, masanız, arabanız, eviniz, kaleminiz, elinizde tuttuğunuz gazeteniz tamamen atomlardan oluşmaktadır ve bu atomların da çok büyük bölümü boşluktan ibarettir… Bu ise Allah'ın kudretinin ve sanatının önemli bir göstergesidir. Çünkü çok büyük bir bölümü boşluk olan şahane bir evren ve bu evrenin içinde yine çok büyük bölümü boşluk olan eşsiz güzellikler yaratmıştır.
Bu noktada dikkat çeken diğer bir husus ise evreni oluşturan büyük mekan ile atomun içindeki küçük mekanın benzerliğidir. Atomun içinde farkedilen bu boşluk yıldızlar ve galaksiler arasında da milyarlarca kilometre ile ifade edilmektedir. Fakat her ikisinde de ortak olan akıl almaz gerçek çok büyük bir düzenin ve uyumun hakim olmasıdır. Nasıl galaksiler, gezegenler, yıldızlar bir intizam içinde kendi yörüngelerinde hareket ediyor, bu sınırın dışına çıkmıyorlarsa aynı şekilde elektronlar da kendi yörüngelerinde dönmekte ve bu düzeni bozmamaktadırlar. Aksi halde hem evrende hem de atomun içinde meydana gelebilecek çarpışmalar ve karışıklıklar çok büyük felaketlere sebep olabilirdi. Fakat görüldüğü gibi dünya yaratılalı beri kainatta olağanüstü bir denge gözlenmektedir.
İnsanoğlunun daha atomun sınırlarından içeriye adım atmadığı dönemlerde dahi bu denge işlemekteydi. Bu ise yine Allah'ın yaratış gücüne işaret etmektedir. Ayetin ifadesiyle:
"O Allah ki yaratandır, kusursuzca var edendir, 'şekil ve suret' verendir. En güzel isimler O'nundur…" (Haşr Suresi, 22-23)
Atom konusunda dikkat çekici olan diğer bir husus ise atomun cansız maddelerin olduğu kadar canlıların da özü olmasıdır. Ancak bu atomun pek düşünülmeyen bir yönüdür. Yeryüzündeki tüm bitkiler, hayvanlar, organizmalar, insanlar atomlardan oluşmuştur. Diğer bir deyişle cansız parçacıklar biraraya gelerek canlıları oluşturmuştur. İşte bu nokta çok ilginçtir. Çünkü cansız bir maddenin canlı maddeye kendi kendine dönüşemeyeceği açıktır. Mutlaka bir Yaratıcıya ihtiyaç vardır. Onlara can veren ve yaşatan ise elbetteki Allah'tır.
Örneğin bir kaya parçası ile bir kediyi yanyana düşünün. Biri canlı diğeri cansız. Bu ikisi arasındaki ayrımın tam olarak ne olduğunu düşünün. Bunların temel parçacıklarına kadar inildiğinde bir kaya ile kedinin bu noktada hiçbir farkları olmadığı görülür. Her ikisi de aynı atomlardan oluştuğuna göre canlılığın oluşabilmesi için özel bir müdahaleye ihtiyaç vardır.
Örneğin bir televizyon elde etmek için gerekli olan tüm materyalleri tüp, şase, elektronik devreler vb. ekranı olan kapalı bir kutuya doldursak ve çalışmasını beklesek bu çok anlamsız olacaktır. Televizyonun çalışmasını sağlayan ne tek başına ekranı, ne içindeki tüp, ne kablosu değildir. Bu, özel olarak mühendisler tarafından tasarlanmalı ve bu tasarıma uygun olarak yerleştirilmeli, aralarındaki bağlantılar kurulmalı ve tasarımdaki bütün şartlar sağlanmalıdır. Ancak bu koşullarda televizyon çalışacaktır. Yoksa sayılan bu cansız maddeler kendi kendilerine asla bir televizyon oluşturamaz ve çalıştıramazlar.
Bir canlı hücresi de aynı televizyon örneğinde olduğu gibi cansız atomların özel bir tasarımla biraraya getirilmesi sonucu oluşmuştur. Nitekim canlı hücrelerin büyüme, çoğalma ve benzeri kompleks özellikleri atomlarının niteliği değildir. Tam tersine bir Yaratılış Mucizesidir. Allah canlılığı sayısız sistemlerle donatmıştır, bunların her biri tek tek incelendiğinde tesadüfe asla olanak vermeyecek şekilde bir uyum ve denge göze çarpar.
Öylesine mükemmel programlanmışlardır ki her biri Yaratıcı'nın varlığına delil teşkil eder.
Sonuç olarak Allah tüm evreni yokluktan var ettiği gibi, canlı varlıkları da cansız - ölü maddelerden yaratmıştır. Atomlara can vermiştir ve canlılık ancak bu şekilde meydana gelmiştir. Tüm kainatta en küçük bir atomdan devasa gezegenlere kadar herşey Allah'a boyun eğmiştir ve O'nu tesbih etmektedir.